İstemihan Talay'ın CHP den Adaylığını garantilemek adına MHP Mersin Eski İl Başkanı ve MHP Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Mahmut Tat'la bazı pazarlıklar içeren gorüşmeler yaptığı konuşulmaktaydı. Bu gün öne çıkan haberler ise İstemihan Talay'ın "Beni aday gösterirseniz MHP'liler beni desteklayacek" söylemi ile Tat'ı CHP Genel Merkeze gotürerek Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile gorüştürecegi yönünde oldu. Talay'n umudu olan Mahmut Tat hakkında öne çıkan iddialar ise MHP tarafından dikkatle değerlendirilip bu dönem aday gösterilmeyerek görev verilmemiş akabinde de İl Başkanlığı görevinden alındı. Bu iddiların bir kısmı 2009 Yerel Seçimleri'nde AK Parti'nin Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı ve adayı olan Mustafa Eyiceoğlu tarafından seçimlere günler kala dosya olarak kamuoyuna açıklanmıştı. Seçimlere sayılı günler kala Tat'a yönelik iddialara yer verilen dosyanın açıklanması MHP'ye hayli oy kaybettirmişti.
Seçimlerin hemen ardından da operasyon başlatıldı ve iddianamede Tat'da yer aldı. MHP'nin iddialar nedeniyle MHP'ye yara vermesin diye görev vermediği MHP'li Mahmut Tat İstemihan Talay'a umut oldu. Talay'ın Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nuda MHP'lilerden destek adıyla yanıltmayı düşündüğü Mahmut Tat'la ilgili haberlere yansıyan iddiaların bir kısmını birlikte hatırlamak adına bir kez daha göz atmak gerekir.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11471293.asp
CHP Mersin Büyükşehir Belediye Başkan A. Adayı İstemihan TALAY hakkında bilinmeyen yada bilindiği halde sümen altı edilmeye çalışılan gerçekler bu adreste.
29 Kasım 2013 Cuma
30 Ekim 2013 Çarşamba
VARAN 4: TALAY ÖZCAN EL ELE
Seçimden seçime
CHP’li olabileceğini hatırlayan seçmenlere de bunu hep bir spekülasyon ve iddia
ile hatırlatan Mustafa Sarıgül’ün Beykoz konaklarındaki komplosu Barış
Yarkadaş’ın çok aydınlatıcı önemli saptamalar içeren yazıları su yüzüne
çıkarttı. Yazılarla ortaya çıkan Sarıgül
ve ekibinin geçmişte DSP örneği taşıyan benzer hareketi kısa vade de seçim öncesi yükselişte olan CHP’de bir anlık duraklamaya
neden oldu.
Ancak; bazı gerçeklerin su yüzüne çıkması ve
bağlantılarının kamuoyuna aktarılması adına CHP’yi daha da güçlendirdi. AKP
tarafından sandık öncesi seçmene sunmaya hazırlanılan ve CHP’ye oy
kaybettirmesi düşünülen iddialara konu olan yara verecek bazı gerçeklerin bu
günden gün yüzüne çıkması bakımından ise çok önemli olduğunu görmek mümkün.
Sarıgül’le
CHP’de yeni bir formül oluşturulması için Kılıçdaroğlu’nun kuşatılması
amaçlandı. Bunun içinde Gürsel Tekin’i devre dışı bırakmak için kampanya
başlatıldı. Bu kampanya daha çok Mersin destekli ve Özcan’a yakın kaynaklarca
desteklendi. Kısa süre de de başarısızlıkla sonuçlandı. Gezi parkı
direnişlerinde ortadan kaybolan Sarıgül’e karşın, her an gece gündüz halkla birlikte olan Tekin’e giderek artan
halk desteği ile bu komplo da kısa sürede bozuldu.
Şişli’den dışarıya hiç çıkmayan, adını hareket
koysa da yıllardır kurumsallaşamayan ve sözde her geçen gün gücünü artıran oluşum
bir türlü partileşememiş ve Sarıgül’ü bir yere de taşıyamamıştı. Ama medyanın
pompalaması ile İstanbul bütünü için hedef biçilmiş ve Sarıgül İstanbul Büyükşehir
adaylığı için öncelikli isim olarak gösterilirken, Talay’a da ilçelerden Ataşehir
sözü verilmişti. Talay’ında kendisine siyasi gelecek ve zemin hazırlamada
elinde koz olarak kullanacağı Mersin’le hiçbir yakın ilişkisi yoktu aslında.
Özcan ile vardı. Hatta her iki isime yakın kaynaklar birisinin diğeri için
adaylıktan çekileceği yönünde kulis yapmaya başlamıştı bile. Bunu AKP çok iyi
biliyor ve gün sayıyordu. Nasılsa Gezi parkı direnişinde çevre ve ağaç katliamı
olarak Acarlar ve Beykoz konaklarını ile
direnci kırsa da, günü gelince
belgelendireceği iddiaları bir süreliğine beklemeye almıştı. AKP’de Talay ve Özcan için oynanacak onca çok
siyasi koz vardı ki. Bu kozlar beklemeye
alınarak kolay hamle ile AKP’nin kazanacağı kalelere Sarıgül’le birlikte Talay
ve Özcan yerleştirilmeli ve seçimin galibi yine AKP olmalıydı.
AKP’de yerel
seçime ilişkin bu planı izlemeliydi.
AKP’de kendi içinde bizim için
Mersin’de Macit Özcan kolay lokma , Özcan’ın aday olması gerekir denilirken, dışarı
da kulislerde de Özcan’ı destekleyen hamlelerle CHP Genel Merkezinin dikkatini
Özcan’ın üzerine çekmeye çalışılıyordu.Bu kampanya CHP içinden de destek buldu. Bu kampanyaya sarılan Macit Özcan’ın hukuki
açmazlarını çözen isim olarak bilinen bir milletvekili oldu. Bir eline AKP
diğer eline MHP sopasını alarak, Mersin için Özcan’sız bir seçim kaybı
korkusu Genel Merkeze pompalama
girişiminde bulunarak, Özcan’ı kurtarma
görevini üstlendi.
Bu görevi
yerine getirirken, bir taraftan Mersin’de partisine kayıp korkusu salarak,
teşkilatların coşkusunu kırıyor, diğer taraftan partisinin Mersin’de
kaybına Genel Merkezin izlediği
politikayı gerekçe gösteriyordu. Hukuki
açılardan tartışılan, belediye borçlandırılarak yapılan ancak mühürlenen
tartışmalı parkın açılışına Özcan’ı
tepkiden dolayı protesto edilmiş ve bu açılışa katılımıda etkilemişti. Oysa CHP
Genel Başkanı çoşkulu büyük kalabalık tarafından karşılanmış, araç konvoyu
kilometreleri bulmasına rağmen aynı kalabalığın açılışa katılmamasını aynı milletvekili
Özcan’ kurtarma girişiminden dolayı genel başkana yorumlamaktan geri kalmadı.
Hatta öyle acımasız bir kampanya ya dönüştürerek Özcan’a protestoyu, Genel Başkan’a yoruyor, Genel Başkana ilginin
azaldığı ve partide bir genel başkanlık sorunu yaşandığı propagandası
dillendirme noktasına bile taşındı.
Aynı
milletvekili daha da ileri giderek partinin kendisinin dışındaki Mersin
milletvekillerini de zan altında bırakan açıklamaları ile kendi savlarını haklı
çıkartmaya çalışıyordu. Kendisinin dışındaki milletvekillerinin kısa süre de
Ankara’da nasıl birer ev sahibi
olduklarını sorgulayarak,fısıltı gazetelerini hareketlendirmeyi
düşünüyordu. Amaç Özcan olmalı, Özcan için gerekirse genel merkez de, partide,
partililer de feda edilebilmeliydi.
Dışarda muhalefet içerde ise ince hesaplarla DSP den bu yana bu günde süren Talay ve Özcan ilişkisinin Perde Arkası
Diğer adaylarla
görüşen partililere, muhtarlara hatta
STK temsilcilerine bile baskı
uygulayan, bununla da yetinmeyip, bilboart ve reklam panolarını tekeline alan, zabıta zoruyla 15 yıldır yoksun bırakılan kent estetiği dayatması ile partisinin adaylarına bile yasak getiren, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan
ile İstemihan Talay’ın rekabet içersin de
yer aldığını düşünmek mümkün mü.
Talay’a imzalı referans olan, CHP rozetini takmak için Ankara yolculuğuna başkanlığındaki
belediyeye bağlı İmar İnşaat’tan maddi
ve insani olmak üzere lojistik destek sağlayan Özcan’ın emrindeki il başkanı ve
yöneticisi de Talay’ın Mersin’de kesintili de olsa propagandasını sürdürürken
burada rekabetten söz etmek mümkün mü?
Mümkün değil
tabî ki. Buradaki de göstermelik bir
rekabet. Ancak; altında Sarıgül’le gelecek planlanan, paylaşılan adaylıklar ve de rantlar barındıran
ince hesaplar. Barış Yarkadaş’ın yazıları
olmasa idi bu ince hesapları anlamak mümkün değildi. Oysa bunun işaretleri 20 gün önce Mersin’de
ortaya çıkmış ve Talay’ın ekibi sözde destekleyecek aday arayışına çıkmıştı
bile.
Gerekçe, Talay Mersin’i gözden çıkarttı, başka beklentileri var sözleri ile
dillendirilirken, Talay’a yakın
kaynaklar tarafından Talay’ın baştan
beri Mersin’i düşünmediği, Sarıgül’le
birlikte İstanbul hesapları yaptığı
söyleniyordu. Talay’a yakın
kaynaklar, Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığının açıklanması
ile kendisinin de Ataşehir’den adaylığının
garanti olduğunu söylemekten çekinmiyorlardı. Aynı kaynaklar, Mersin’in ise pazarlık unsuru olarak görüldüğünü
dillendirerek Özcan’a yakın çevrelerle karşı karşıya gelinmesini önlemeye
çalışırken, diğer taraftan ince
hesapları açığa vurmaktan kaçınmıyordu. Barış Yarkadaş’ın yazısı ile ortaya
çıkan Sarıgül’ün danışmanı tarafından yapılacak kamuoyu araştırmaları ile Aydın
Ayaydın dan garanti alan Talay’ın
Özcan’a adaylık garantisi sunması, kendini viskiye vuran Özcan’ı hareketlendirdi.
Özcan Talay’dan aldığı garanti ile 15
yıldır beklemede tuttuğu yolları asfaltlayarak, çalışan başkan imajı çizmek için kolları
sıvadı. 15 yıl yapılması gerekenleri yapmayarak, Tarsus’u bile başarılı bir belediye gösteren Özcan’a
aslında en çokta AKP taktir ve teşekkür borçlu olduğunu bir çok platformda
Özcan aday olursa seçimi alırız sözleri ile dillendirdi.
AKP’li
yöneticiler Sosyal demokratların kalesi olarak bilinen Mersin’de AKP’nin hızla
oyunu yükseltebilmesini başarısız
olduğunu ilan ettikleri belediye başkanı
Macit Özcan borçlu olduklarını söylemekten bile kaçınmadılar. Yapılmayan
hizmetleri örnek göstererek kent yaşayanlarına çok sıklıkla hatırlatarak
belediyecilik bizim işimiz vaadlerine bile konu ettiler.
VARAN 3: MHP ve AKP’den eli boş dönen Talay CHP’de
Bu döneme ilişkin
çok şey yazıldı çizildi. Birçok belgelerle DSP’ye ihanet komplosu adıyla el
altından belgeler dağıtılarak halkta sözde bilgilendirildi. Halkın fazla
bilgilenmediği orta da. Bilgilenmesi gereken kurumlar ve liderlerinde o
süreçten fazla bilgi sahibi olmadığını düşünmek mümkün. Aksi halde; aynı aktörler bu gün farklı bir
komployu nasıl devreye sokabilirdi.
Önce MHP
ardından AKP’de adaylık şartı ile yer arayan Talay nasıl olmuştu da birden
CHP’de yer bulmuştu?
Talay, Mersin’de Macit Özcan’ın başkanlığına bağlı
İmar İnşaat kaynak ve finansmanlı sayısız otobüsle Ankara’ya çıkartma yapması rağmen
sessiz sedasız bir rozetle CHP’ye dahil oldu. Sade ve Abartısız bir şekilde
parti rozeti takılan Talay’da davul
zurnayla gürültüyü Mersin’de koparmıştı. Talay üstelikte Sivas katliamının yıl
dönümünde Mersin’de davul zurna çaldırarak kırılganlıklar ve küskünlüklere
neden olan bir adaylık açıklaması yapmıştı.
Olmuştu
işte; arkada ince planlar ve komplolar
olursa hiçte şaşırmayacaksınız. Kaldı ki İstemihan Talay CHP’ye de Macit
Özcan’ın referansı, hem de imzalı referansı
ile gelmişti.
Macit Özcan’ın sözünden
çıkmadığı gerekçesi ile eleştirilen, örgütü temsilde yetersiz bulunan İl başkanı n ve bir il yöneticisi Özcan’a
rağmen, rakibi olacak bir aday adayına öncülük etmesi düşünülebilirmi. Özcan’ın
rakip olabilecek ihtimali taşıyanlara tutumunu bilenler bunun mümkün
olmayacağını da çok iyi bilirler. Özcan’a sözde rakip olarak yola çıkan
Talay’ın 2 Temmuz’da Alevi kesimin
kırılmasına neden olan davullu zurnalı adaylık açıklamasını il başkanı ve il
yöneticisi hem organize etmişler, hem de ev sahipliği. Alevi kesimini inciten
açıklamanın ardından tepkiler üzerine organizasyonda emeği geçen, adaylık
açıklamasına eşlik eden il başkanına neden müdahale etmediği sorulduğunda ise,
davulcuların ekmek paramız davul çalmazsak paramızı alamayız dedikleri için
engel olamadığını söyleyerek kendini savunması da uzun süre şaşkınlıklara neden
olmuştu. Çalınan davul ve zurnalara sessiz kalan il başkanı görevine devam
etti. İl yöneticisi ise hem Talay’ın danışman kadrosundaki görevini, hem de il yöneticiliğini sürdürdü. Yapılan
ince planlar kamuoyundan gizlenmek için İmar inşaattan Talay’a büyük destek
sağlayan Naci Akkaş’da bürokratların
aday olabilmesi için istifa zorunluluğu zaten var iken, sözde İmar İnşaat ta da
bir görev değişikliği kamufle edilmişti.
Acarlar’dan Mersine uzanan ince uzun yola yeni bir güzergah
daha belirlendi. Gizliden sürdürülen planla Mersin olmaz ise Sarıgülle
Ataşehir.
Ataşehir’de
nerden çıktı demeyin. Dilerseniz bu
sorunun yanıtına gelmeden, daha sonra dönmek üzere başa dönelim. Yani Mersin’in
de dahil edildiği komplonun merkezine Ankara’ya dönülecek olursa; son kamuoyu
araştırma sonuçları CHP de gözle görülür bir ivme, bir yükseliş, bir iktidar
başarısının da müjdecisiydi. Doğal olarak iktidar ve muhalefetin gözü de CHP
de.
En çok ta
iktidar tarafından CHP’deki bu kıpırdanma dikkatle takibe alındı. Gezi olayları
ile büyük sarsıntı yaşayan ve gözdağı amacıyla parayla insan taşıyan iktidar
paranın gücüne rağmen, kontrolsüz taraftarın hataları ile sosyal medyada hit
yapmıştı. Bu taraftarlar sosyal ağlarda
ve sosyal medyada tıklama rekorları kırmıştı.
Gezi parkı direnişlerinde ortadan kaybolan
Sarıgül bir taraf tan Melih Gökçek övgüleri ile AKP destekli CHP’nin önüne
tekrar sürülürken, diğer taraf tan “çevre ve ağaç” katliamı gerekçeli tırmanan
gezi parkı direnişinin direncini kırmaya dönük arayışlara girildi. Çok geçmeden
kısa sürede bulundu da. AKP kanadı da Talay’ın
da adının karıştığı çevre katliamı olarak ta anılan, sit alanı olması nedeniyle
de ayrı bir önem kazanan Acarlar’ın yapım izni ve Talay’ın iki oğlunun Acarlar
sitesinde nasıl villa sahibi oldukları olayını güncelleyerek CHP’yi hedef
almayı amaçlıyordu. Hemen haberler ve köşe yazıları devreye girdi.
Haberler, “İkiyüzlü Çevreciler, Dostlar Provokasyonda
Görsün Çevreciliği” gibi manşetlerle okuyuculara aktarılırken, iddialar ise şöyle sıralanıyordu.
“Gezi
Parkı’nda ağaçların sökülmesine karşı çıkan CHP’liler ve gazetelerin
yöneticilerinin ağaç katliamı yapılarak inşa edilen Acarkent ve Beykoz
Konakları’nda oturması dikkat çekiyor” başlığı ile yer verilen haberlerle
İstemihan Talay üzerinden CHP ilişkilendirilmeye çalışılıyordu. Beykoz’da Tepe
İnşaat tarafından inşa edilen sitedir. Beykoz Konakları’nda satılık konutların
fiyatları 600 bin dolar - 3 milyon 500 bin dolar arasında değişmektedir. Site,
Beykoz Ormanları’nı katlettiği gerekçesiyle her dönem tartışma konusu olmuştur.
CHP’ye katılan
Kültür eski Bakanı İstemihan Talay’ın çocukları Murat Ali Talay ve Emine Talay
Turan, Acarkent’te oturuyor.
Acarlar’a Onay Verdi, İki Oğlu Villa
Sahibi Oldu
CHP’li Kültür eski
Bakanı İstemihan Talay, Acarlar’ın “ikinci derece SİT alanı” olduğu için sadece
kamu yararına yapılaşmaya izin verilen Serdaroğlu Ormanı’nı konut inşaatı
yapabilmek için “üçüncü derece SİT alanı”na izin veren 20 Haziran 2002 tarihli
İstanbul 3 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararını
onaylamıştı. İstemihan Talay, söz konusu onayın ardından 8 Temmuz 2002
tarihinde bakanlıktan istifa etmiş ve istifasının hemen ardından oğulları Murat
Ali Talay ve Emine Talay Turan, Acarkent’te villa sahibi olmuştu.
Google de
arama motoruna “CHP’ye katılan Kültür eski Bakanı İstemihan Talay’ın çocukları
Murat Ali Talay ve Emine Talay Turan, Acarkent’te oturuyor” cümlesi ile
girildiğinde bu yönde bir çok kaynak bulmak mümkün.
“Beykoz’da Tepe İnşaat tarafından inşa edilen
sitedir. Beykoz Konakları’nda satılık konutların fiyatları 600 bin dolar - 3
milyon 500 bin dolar arasında değişmektedir. Site, Beykoz Ormanları’nı
katlettiği gerekçesiyle her dönem tartışma konusu olmuştur.”
İktidara yakın
yazılı yayın organları bir biri ardı sıra Acar ve Beykoz konaklarının yapım ve
izinlerine yönelik iddialar sıralanıyordu.
VARAN 2: Talay’da istifa eden isimlerden birisi
Ecevit’in güvendiği isimlerden birisi de İstemihan Talay’dı. Talay’da
istifa gerekçesi olarak Ecevit’i hedef göstermiş ve Özkan ile kendisini hedef
almakla suçlamıştı. O tarihlerde Talay istifasını yazılı bir açıklama ile
kamuoyuna duyururken, açıklaması haberlere şöyle yansımıştı.
“ANKARA (İHA) - Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın
istifa etmesinin ardından, Kültür Bakanı İstemihan Talay ile Devlet
Bakanı Hasan Gemici'nin de bakanlık görevlerinden ve DSP'den istifa ettikleri
bildirildi.
Kültür Bakanı İstemihan Talay, Başbakan Yardımcısı
Hüsamettin Özkan'ın istifasının ardından DSP'den ve Kültür Bakanlığı görevinden
resmen istifa ettiğini açıkladı.
Kültür Bakanı Talay'ın istifasıyla ilgili kendisini bekleyen
basın mensuplarına verdiği yazılı açıklamada şunları kaydetti: "Sayın
Bülent Ecevit, bir süreden beri DSP Genel Merkeazi'nden kaynaklanan ve
sayın Hüsamettin Özkan'ı şahsımı bakanlarımızı ve milletvekillerimizi hedef
alan yıpratıcı bazı açıklamalar yapılmaktaydı. DSP Genel Merkezi'nin küçük
parti hesapları içindeki senaryolarına itibar etmeniz güven duygularımı hayal
kırıklığına dönüştürmüştür. DSP Genel Merkezi ile birlikte şahsınıza karşıda hissettiğim güvensizlik
nedeniyle DSP'den ve hükümetteki kültür bakanlığı görevimden istifa ettiğimi bilgilerinize arz ederim".
(KAYNAK- İHA, 8 Temmuz
2002)”
DSP’nin de yer
aldığı koalisyon hükümetinin seçimi kaybetmesi ile bu istifalar
ilişkilendirilmiş, o günlerde bu istifaların gerekçesi kamuoyuna yeni bir
hareket olarak sunulsa da, dağıtılan belgelerle Ecevit’e ihanet olarak
adlandırılmış ve o tarihte istifa eden isimlerde ihanetçi ekip suçlaması,
ithamı ile anılmıştı.
Başarısız bir hareket olan YTP’nin aslında bir
başarısı vardı. O da DSP’nin erimesine zemin hazırlamak. Daha sonra kendisine
parti arayışında MHP’nin kapısını çalan Talay’a o tarihlerde MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli tarafından Ecevit’e ihanetinin gerekçesi sorulduğu ve “Aynı
ihaneti bana yapmayacağının garantisini vereceksen MHP çatısı altında yer
almanda bir sakınca görmeyiz. MHP’de de şartsız yer alabilirsin. Her hangi bir
makam mevki ya da adaylık garantisi bekleme” sözleri ile DSP’den istifa
sürecinin hatırlatıldığı fısıltı gazetelerinde çok yazıldı çizildi.
Sadece yazılıp çizilmekle kalmadı. O tarihler de
MHP teşkilatlarında Talay krizi yaşandı. MHP’den eli boş dönen Talay çoktan
AKP’de adaylık zeminli yer arayışı görüşmelerini başlatmış olsa da, teşkilatlarda “Talay MHP’ye adaylık şartı ile
gelecek” krizi yaşandı. Teşkilatlardaki
kiriz partinin etkin isimleri ile MHP kulislerinde Bahçeli’nin Talay’a Ecevit’e ihanetini hatırlatarak hayır dediği
ifadesi ile yatıştırılmaya çalışıldı. O tarihlerde bu krizi aşmak için büyük
uğraş veren isimlerden biriside Mehmet Şandır’dı.
Bu istifaları Mersin’den de Özcan’ın istifası takip etti.
Kervana Özcan da katıldı
Özcan’da açıklamasında DSP’yi geleceğe taşıyacak
parti olamamakla eleştirerek istifasını kamuoyuna duyurdu. Başından beri
hareketin içinde olduğunu da vurgulayan Özcan, kendisi ile birlikte istifa
eden belediye meclis üyelerini başka istifaların takip edeceği gözdağı da
verdiği açıklaması o tarihlerde haberlere şöyle yansıdı;
|
“DSP’de yaşanan milletvekili istifalarının ardından Mersin Büyükşehir
Belediye Başkanı Macit Özcan da partisi DSP’den istifa ettiğini açıkladı.
Özcan, “Türkiye politikasına damga vuracak ve bizi AB’ye taşıyacak reformları
yapacak kan değişikliğine ihtiyaç var” dedi.
DSP’de yaşanan
milletvekili istifalarının ardından Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit
Özcan da partisi DSP’den istifa ettiğini açıkladı. Özcan ile birlikte 12
meclis üyesi de istifa etti. Başında Hüsamettin Özkan, Kemal Derviş ve İsmail
Cem’in bulunduğu yeni oluşumun içinde 4 aydır aktif olarak görev yaptığını
belirten Özcan, sırada başka belediye başkanlarının olduğunu söyledi.
Makamında bir basın
toplantısı düzenleyen Özcan, 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde
DSP’den belediye başkanı seçildiğinden bu yana DSP kültürüne sadık kaldığını
ancak DSP’deki son olaylar ve siyasetteki tıkanıklığın kendisini rahatsız
ettiğini kaydetti.
Özcan, “Türkiye’nin
çok önemli sorunları vardır. Bu hareket ülkemizin önünün açılmasıdır.
İnandığım yeni oluşuma destek vermek ve aktif görev yapmak üzere DSP’den
istifa ediyorum.” dedi.
Kemal Derviş’in
istifa etmesi ile ilgili soru üzerine Özcan, “Derviş’in istifası yanlış bir
hareketti. Türkiye’nin ona ihtiyacı var. Derviş istifa ederse ekonomi olumsuz
etkilenir. Derviş hükümette kalacak fakat yeni oluşuma destek verecek.” diye
konuştu.
Özcan, Ecevit’e
saygısızlıklarının olmadığını, Türkiye’nin önünün açılması gerektiğini
sözlerine ekledi.
KAYNAK ZAMAN Ümit Pıtır / Mersin 13.07.2002”
Özcan istifasını
açıklarken sırada başka belediye başkanlarının olduğunu söylese de o tarihlerde kendisinden başka istifa eden
belediye başkanı olmadı.
|
|
DSP’den ayrılan milletvekilleri Kemal Derviş’in telkinleri,
İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan’ın liderliklerinde 21 Temmuz 2002 tarihinde Yeni
Türkiye Partisi’ni (YTP) kurdular. Artık Kemal Derviş’in de istifa edip partiye
katılması bekleniyordu.
Bu arada Kemal Derviş 15 günlüğüne ABD’ye gitti ve Yeni
Türkiye Partisi’ne ha bugün ha yarın katılacağım diyerek zaman kazanmaya
çalıştı. Ne olduysa 15 Ağustos 2002’de oldu. Kemal Derviş ani bir karar
değişikliğiyle YTP’ye girmesinin mümkün olmadığını söyledi. YTP’nin sağ
liberallere hitap ettiğini söyleyen Derviş arayışlarının devam edeceğini
belirtti. Herkes şoktaydı.
Asıl sürpriz daha sonra geldi ve Derviş CHP’ye katılacağını
açıkladı. Derviş’in niçin böyle bir karar aldığı bilinmiyordu, ancak iddialardan
biri Tarhan Erdem’in Derviş’e YTP’nin seçimlerde barajı geçmesinin mümkün
olmadığını söylemesiydi.
YTP bu seçimde topu topu yüzde 1.1 oy almıştı. Ecevit’i
siyaset sahnesinin dışında bırakmak isteyen yerli ve yabancı güçler başarısız
olmuştu. Seçimlerde AK Parti yüzde 34’le birinci parti olurken CHP yüzde 19’la
ikinci parti olmuştu. Barajı geçen başka parti yoktu.
ŞOK! ŞOK! ŞOK! VARAN 1: Acarkent’den Mersine ince uzun Rant yolu
DSP’den sonra hedefte CHP…
Bir dönem Ecevit’in Başına çorap ören ekip şimdi de Kemal
Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı.
Kurulan komplo ile kaynağı CHP’den, Sarıgül’ün
danışmanı, CHP’ye anket yapacak ve Sarıgül’ün istenip istenmediğine ilişkin
rapor sunacak! Medya da bu anketleri halka duyuracak. ”CHP tabanı yüzde 75
oranında Sarıgül’ü istiyor” olacak.
Bütçesini CHP’den karşılamayı düşündükleri komplo ile Genel Başkanı Kılıçdaroğlu
hedef alınırken, Türkiye’yi yeniden
dizayn çalışması da CHP’nin 50 ilde belediye başkan adaylarını
belirlemek için yaptırılacak anket sonuçları ile başlatılmış olacak.
Her şey öyle ince planlanmış ki sonuçtan da
çok emin olarak Sarıgül’e yakın isimler, yandaşlarına çeşitli bölgelerde “tamam,
aday sensin” garantisini bile veriliyor. Örneğin; Aydın Ayaydın’ın dünürü
İstemihan Talay’a söz veriliyor.
Talay’ın, bakan olduğu dönemde Sarıgül’le hareket ettiği biliniyor. Kendisini
medyada “Danışman oldum” diye pazarlayan Aydın Ayaydın tarafından, Sarıgül’cü Talay’a
“Anketlerde en üstte çıkacaksın, merak etme” sözleri ile adaylık garantisi veriliyor.
Talay da buna güvenerek, Ankara’da yaşadığı ve Mersin’e on yıldır gitmediği
halde, bu kentten aday adayı oluyor. Bu arada;Talay Mersin’den çok Sarıgül’le
İstanbul’da Ataşehir için Mersin’i koz olarak kullanacağını yakın çevresiyle
paylaşmaktan çekinmiyor.
Burada da
DSP’den YTP’ye yollarını hiç ayırmadıkları Macit Özcan’la mutabakat sağlanıyor.
Bundan çok emin olan Özcan zaten en başta İstemihan Talay’ın CHP’ye gelmesinin
yolunu açan referans imzası ile garantörlük yapıyor. CHP’nin seçim kazanmasına
değil de, bireysel kazançlara odaklı bu
çalışmanın temelini ise rant birlikteliği oluşturuyor.
Bir bakıma İstanbul’dan Mersin’e uzanan bu ince rant yolunda,
bu seçime Beykoz ve Acarkent konakları
hatta Ataşehir damgasını vuracak.
Etik olmayan, çok
tartışılacak bu komplo içeren plan ise Gazeteci- Yazar Barış Yarkadaş’ın
geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı köşe yazıları ile kamuoyuna yansıdı. Bir
anlamda DSP’yi çökerten ekip, CHP’de etkin olma adına çok kapsamlı planını
devreye soksa da, bu plan ve aktörleri Yarkadaş’ın yazıları ile su yüzüne
çıktı.
Genel’de
Sarığül’ü CHP Genel başkanlığına taşımak adına uygulamaya konulmak istenen bu
plan, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nu devirme planı. Yerelde 50’ye yakın ilde de
güç sahibi olarak CHP örgütlerini ele geçirme planı.
Bugün ülkenin
kaderini belirleyecek bu seçimde Barış Yarkadaş’ın yazıları ile ortaya çıkan bu
komployu daha iyi anlamak için AKP’yi iktidara taşıyan 2002 seçimleri öncesine
dönmek daha doğru. DSP’de Bülent Ecevit’in hastalanması ve tedavi sürecinde
ülke genelinde elden ele dolaşan belgelerle sarsılmıştı. Kimler tarafından
hazırlandığı bilinmeyen bazı belgeler kapı aralarından ve altlarından insanlara
dağıtılarak DSP’ye kurulan komplo ve aktörleri anlatılarak gerçekler saklı
kalmasın, bilinsin istiyoruz deniliyordu.
O tarihlere dönecek olursak; Ecevit tam 58 gün hastanede
kaldı. Tedavisi sırasında durumu iyileşmek yerine gittikçe kötüleşince Recai
Birgün ve Rahşan Ecevit tarafından hastaneden çıkartılarak evine geri
getirildi. Kısa sürede sağlığına kavuştu. Ecevit’in rahatsızlığı sırasında hükümete
yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri siyasi gündeme damgasını vurdu.
Ecevit, göreve devam edince Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, 8 Temmuz
2002’de görevinden ve partiden istifa etti ve başka istifalarla parti ikiye
bölündü. Acaba Ecevit’in hastanede kaldığı 58 gün boyunca ne oldu? Ne gibi
planlar yapıldı?
Ecevit’in koruma müdürü Recai Birgün 57. Hükümetin gitmesi
için bir dizi plan yapıldığını ortaya koydu. Birgün’e göre Ecevit’e yapılan komplo bir suikasttır. Bir
öldürerek ortadan kaldırabilirsiniz bir de başbakanlığını elinden alarak... Biz
ikincisini yaşadık, canına kastedilmedi ama elindeki güce kastedildi. Operasyon
süreci yaşadık ve gücü de kaybettik.”
Ecevit’in hastalığı bahanesiyle merkez medyada harekete
geçmişti. Ecevit’in hastalığı üzerinden DSP-MHP-ANAP iktidarının artık
bittiğine dair birçok şey yazılıp çizilmeye başlanmıştı.
Radikal gazetesinden Enis Berberoğlu, 16 Mayıs 2002’de Kemal
Derviş’i, Hüsamettin Özkan’ı ve İsmail Cem’i övüyor; Avrupa Birliği, küresel
ekonomi ve yerel siyaset için bu üç ismin bir araya gelmesi gerektiğini
söylüyordu. Hatta yazısında isim vermeden İstanbullu patronların da bu üç isme
çok olumlu baktıklarını ve Troyka yönetiminin Türkiye için çok hayırlı
olacağını söylediklerini yazıyordu.
Artık oynanan oyun net bir şekilde ortadaydı. Yeni bir
siyasi parti kuruluyor ve eteklerdeki taşlar dökülmeye başlanıyordu.
Hazırlanan plan artık uygulamaya konulmalıydı. DSP’de
hareketli günler yaşanmaya başlanmıştı. Ancak; 7 Temmuz 2002 tarihinde MHP Genel Başkanı ve Başbakan
Yardımcısı Devlet Bahçeli partisinin düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen
Kurultayı’nda yaptığı açıklama ile 3 Kasım’da erken seçim istedi.
Ertesi gün Bülent Ecevit, kendisiyle görüşmeye gelen Hüsamettin Özkan’la yollarını ayırdı. 8 Temmuz’da Hüsamettin Özkan DSP’den ve hükümetten ayrıldı. Özkan’ın ardından İstemihan Talay ve devlet bakanı Hasan Gemici de partilerinden istifa ettiler. 9 Temmuz’da Hüsamettin Özkan ile Kemal Derviş bir araya geldiler. Aynı günün akşamı TÜSAİD heyeti ile İsmail Cem buluştu. 10 Temmuz’da bu kez İsmail Cem ile Kemal Derviş görüştü. Ve İsmail Cem partisi DSP’den istifa etti.
Yeni partinin hazırlıklarına başlanmıştı. Kamuoyunda Troyka
olarak bilinen ve İsmail Cem-Hüsamettin Özkan-Kemal Derviş üçlüsü harekete
geçmişlerdi. Her şey umdukları gibi mi olacaktı, yoksa devreye başka hesaplar
mı girecekti?
(Kaynak: Haber7com- Cem KÜÇÜK)
22 Ekim 2013 Salı
Talay Harekatı
Dere bulanıkken, Balık avlanır…
Durgun suda av olmaz.
Racon budur…
Amacına ulaşana kadar, Gizleneceksin, Susacaksın…
Misinayı iyi takip edip, zamanında çekeceksinki balık zokayı yutsun…
Şimdi av zamanıdır.
Dereler bulanık akıyor çünkü.
Durgun suda av olmaz.
Racon budur…
Amacına ulaşana kadar, Gizleneceksin, Susacaksın…
Misinayı iyi takip edip, zamanında çekeceksinki balık zokayı yutsun…
Şimdi av zamanıdır.
Dereler bulanık akıyor çünkü.
***
Siyaset de böyledir
işte…
Meydanlar kızışınca, aday adayları da birer birer boy göstermeye başlar.
Kimi genel başkanı markaja alır, Yani adamını bulur.
Meydanlar kızışınca, aday adayları da birer birer boy göstermeye başlar.
Kimi genel başkanı markaja alır, Yani adamını bulur.
Kimi
parasına güvenir, Kimi de eski kariyeriyle düşer yola.
Balık büyük olunca avcı da çok olur.
Balık büyük olunca avcı da çok olur.
***
Bugün Mersin
Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adı geçenlerden birini ele almak istedim.
Eski bakanlardan, İstemihan Talay'ı…
Adaylığı siyasi kulislere bomba gibi düştü.
Geçmişte DSP'nin bakanıydı.
Şimdi o da büyük balığın peşinde.
Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlığı eyalet valisi gibi bir şey.
Eski bakanlardan, İstemihan Talay'ı…
Adaylığı siyasi kulislere bomba gibi düştü.
Geçmişte DSP'nin bakanıydı.
Şimdi o da büyük balığın peşinde.
Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlığı eyalet valisi gibi bir şey.
***
Küçük çaplı bir
araştırma yaptım.
Mersinliye sordum.
Teşkilatın nabzına baktım.
"Talay kimdir ve seçilme şansı nedir?" dedim.
Köprülerin altından dere değil denizler akmıştı çünkü.
Epey bilgi geldi.
Kimi kasıtlı, kimi belgesiz, kimi de inadına...
Ayıklamak lazım.
Aksi haksızlık olur.
Mersinliye sordum.
Teşkilatın nabzına baktım.
"Talay kimdir ve seçilme şansı nedir?" dedim.
Köprülerin altından dere değil denizler akmıştı çünkü.
Epey bilgi geldi.
Kimi kasıtlı, kimi belgesiz, kimi de inadına...
Ayıklamak lazım.
Aksi haksızlık olur.
***
Bildiğim kadarıyla dünürü
Aydın Ayaydın sayesinde CHP'ye geçti.
Birkaç yıldır bu partinin kapısında yatıp kalkıyordu.
Bakanlık günlerini de referans yapmıştı.
Ama unutulmuştu.
Mersin'de bile tanıyanı az.
Hele genç seçmen onu hiç tanımaz.
2002 seçimlerinde YTP (Yeni Türkiye Partisi) adayıydı.
5 bin oy alabilmişti.
Bu oy onu CHP'li yaptı ancak, aday yapmaya yetmez.
Ama siyaset bu.
Belli de olmaz.
Birkaç yıldır bu partinin kapısında yatıp kalkıyordu.
Bakanlık günlerini de referans yapmıştı.
Ama unutulmuştu.
Mersin'de bile tanıyanı az.
Hele genç seçmen onu hiç tanımaz.
2002 seçimlerinde YTP (Yeni Türkiye Partisi) adayıydı.
5 bin oy alabilmişti.
Bu oy onu CHP'li yaptı ancak, aday yapmaya yetmez.
Ama siyaset bu.
Belli de olmaz.
***
İstemihan Talay DSP
ve CHP milletvekili olarak parlamentoya girdi ve bakan oldu.
Bir ara MHP adaylığı da gündeme geldi.
Talay o günlerde bozkurt işareti yaparak "Milli duruş lazım" diyordu herkese.
Belki de bu yüzden partiye alınmamıştı.
Şimdi dünürü Aydın Ayaydın sayesinde CHP'ye girebildi.
Bir ara MHP adaylığı da gündeme geldi.
Talay o günlerde bozkurt işareti yaparak "Milli duruş lazım" diyordu herkese.
Belki de bu yüzden partiye alınmamıştı.
Şimdi dünürü Aydın Ayaydın sayesinde CHP'ye girebildi.
***
Altı ok rozetini
yakasına takar takmaz da Talay'ın önümüzdeki yerel seçimlerde Mersin'den aday olacağıkonuşulmaya başlandı.
Teşkilatın çoğu, bu işe soğuk…
Hatta o aday olursa;
"Mersin elden gider" diyenlerin sayısı az değil.
Yani bilgiler böyle.
Teşkilatın çoğu, bu işe soğuk…
Hatta o aday olursa;
"Mersin elden gider" diyenlerin sayısı az değil.
Yani bilgiler böyle.
***
Mersin Büyükşehir
Belediyesi için CHP'den aday olacak çok.
İpi kim göğüsler göreceğiz. Fikri Sağlar'ın adı geçiyor.
İpi kim göğüsler göreceğiz. Fikri Sağlar'ın adı geçiyor.
"Yarışın galibi olur" diyenler de az değil.
CHP milletvekili Vahap Seçer'in de zemin yokladığı konuşuluyor…
İstemihan Talay zaten hazır kıta.
Birde sessiz sedasız köy yayla demeden dolaşan Başkan Macit Özcan var…
Özcan üç dönemdir rakipsiz...
Mersin'e hizmetleri de var.
Mersinli onu seviyor…
CHP milletvekili Vahap Seçer'in de zemin yokladığı konuşuluyor…
İstemihan Talay zaten hazır kıta.
Birde sessiz sedasız köy yayla demeden dolaşan Başkan Macit Özcan var…
Özcan üç dönemdir rakipsiz...
Mersin'e hizmetleri de var.
Mersinli onu seviyor…
***
CHP'de durum bu…
Balık büyük…
Dere de bulanık.
Ama zokayı yutturmak sanıldığı kadar kolay değil…
Daha diğer partilerin aday adayları ortada yok.
Konuşulanlar var tabii, Netleşen isim yok.
Hele onlar da bir ortaya çıksın bakalım.
Onları da yazacağız tabii.
Balık büyük…
Dere de bulanık.
Ama zokayı yutturmak sanıldığı kadar kolay değil…
Daha diğer partilerin aday adayları ortada yok.
Konuşulanlar var tabii, Netleşen isim yok.
Hele onlar da bir ortaya çıksın bakalım.
Onları da yazacağız tabii.
8 Ekim 2013 Salı
Dürüstlük abidesi İstemihan Talay
1998 yılında İstemihan Talay’ın Kültür Bakanı olduğu dönemde basın müşaviri olarak görev yapıyordum. Nurcan Tokar ve Tevfik Ketencioğlu anlaşamadığım iki müsteşar yardımcısıydı. Basın müşavirleri doğrudan bakan ile çalışır, ama her nedense bu iki müsteşar yardımcısı kendi elemanıymışım gibi bana talimat vermeye çalışıyor, ben de buna direniyordum.
Yaz aylarıydı. Tatildeydim. Nurcan Tokar bir hışımla benim büroma inmiş ve sekreterlerime ağzına geleni söylemiş ve yerine dönmüş. Sekreterim Sultan beni aradı, iki gözü iki çeşme…
O anda yapabileceğim hiçbir şey yoktu, uzaktaydım çünkü. Telefon etsem, telefonuma da çıkmayacaktı. Kaldı ki, telefonda söyleyeceğim fazla bir şey de yoktu.
Tatilimi biraz kısaltarak Ankara’ya döndüm. İlk işim Nurcan Tokar’ın karşısına dikilmek oldu. Sorguladım. O da oturduğu makamın gereği olarak kendisini sorgulayamayacağımı söyledi. İtiştik, ama kendisine benim işlerime karışmamasını, hele hele basın bürosuyla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmamasını söyledim.
Ayağımın kaydırılması gerekiyordu.
Diğer müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu ile Cumhuriyetin 80. Yıl kutlama komitesinde birlikte görev alıyorduk. O sırada Londra’dan bir gazeteci bu kutlamalarla ilgili neler yaptığımızı sordu. Haber yapacakmış. Aynı zamanda İstanbul Boğazı’nda bir off shore yarışması varmış, onunla ilgili de bilgi istedi. Sekseninci yıl kutlamalarıyla ilgili elimde olan bilgiyi verdim, ama off shore ile ilgili bir bilgim olmadığı için, öğrenip kendisine döneceğimi söyledim.
Sekseninci yıl ile ilgili bilgi de yeterli değildi. Tekrar sordu. Ben de sekseninci yıl kutlama komitesine bir yazı yazarak bilgi istedim. Yazıyı, “bu konuda bilgi vermeniz konusunda gereğini arz ve rica ederim” şeklinde bitirmiştim.
Yazıyı doğrudan komite başkanı Tevfik Ketencioğlu’na göndermiştim.
Sekreteri Dilek “siz benim müsteşarıma rica edemezsiniz,” diye telefon etti. Ardından müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu aradı ve bunun bir“terbiyesizlik” olduğunu söyledi.
Ben her nekadar bakan adına çalıştığımı, bunun bir komite olduğunu, komitenin içinde memurdan müsteşar yardımcısına kadar her kademede elemanın bulunduğunu bu yüzden arz ve rica yazdığımı anlatmaya çalışsam da, dinlemedi.
Sekreteri Dilek’e yazıyı göndermesini söyledim. Yazı geri geldi. Oturdum yazıyı yeniden yazdım ve yazıyı “arz” ile bitirdim. On sekiz punto ve bold olarak. Gönderdim.
Tevfik Ketencioğlu tabii ki kudurdu. Bu açıkça küfür etmek oluyordu çünkü.
Soluğu İstemihan Talay’ın yanında aldı. İstemihan Talay beni aradı.“Mümtaz bey,” dedi. “Siz kültürlü, okumuş ve kibar bir insansınız, neden böyle bir şey yaptınız?” Ben de olayı anlattım. Türkiye için çok önemli bir tanıtımı kaybettiğimizi, müsteşar yardımcısı olarak o an karşısında oturan adamın kendini gereğinden fazla önemsediğini anlattım.
Olay kapandı.
Ta ki, eylül ayında yeniden Hürriyet gazetesinin yedinci sayfasında manşet olana kadar…
Müsteşar yardımcısı ile olan kavgam Hürriyet’te yayınlandığının ertesi günü İstemihan Talay beni aradı. Ben de, “eşyalarımı topladım sayın Bakan,” dedim. Memuriyet cezam olduğu için Çorum Kültür Müdürü olarak işe başlamıştım, Çorum’a dönmek zorunda kaldım.
Çorum benim için tam bir sürgün, ama aynı zamanda rüştümü ispatladığım bir yer oldu. Aklınıza kim gelirse Çorum’a bir şekilde uğradı. Borusan üç kez Hitit festivalinin açılışını veya kapanışını yapmak üzere Çorum’a geldi. Tolga Çandar, Gülüm Pekcan, Kurthan Fişek, Ceyhan Mumcu, Can Dündar, Hasan Uysal, Orfeon akapel grubu, İbrahim Yetkin, Moğollar, Ünal İnanç, Gürer Aykal, Gülören Cangal, Doğan Cangal, Ametist grubu, Yaz Baltacıgil, Ricardo Moyeno, Ahmet Kanneci, Adnan Gerger, Mustafa Balbay, İbrahim Karamehmet, Burhan Günel, Gökhan Cengizkan, Orhan Şanlıel, Bursa Senfoni orkestrası, Kültür Bakanlığı çok sesli korosu, Kültür Bakanlığı Türk sanat müziği korosu, Şükran Güngör, Yıldız Kenter, Michel Margan, Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca, Suna Kan, Yıldız İbrahimova, Ali Dinçer, Ozan Sağdıç, Hande Dalkılıç ve daha adını anımsamadığım bir yığın insan Çorum festivali sırasında veya başka zamanlarda oradaydı.
Ben evimden uzaktaydım. Zor günlerdi benim için. Kültür Bakanı İstemihan Talay, hemen tüm illerdeki kültür müdürlerine araba tahsis etmişti, ama Çorum’a asla böyle bir şey yapmıyor, benim yaptığım etkinlikler için de,“iyi ya işte, demek ki iyi bir şey yapmışım, Çorum’da sesimizi duyuruyor,” diye alaycı ve kaçamak cevaplar veriyordu.
Çorum valisi Atıl Üzelgün tam bir valilik yapıyor ve sonuna kadar beni destekliyordu. Belediye başkanı Arif Ersoy da öyle. Memurluk yapmıyordum. Her an bir etkinlik söz konusuydu Çorum’da ve festival sırasında Hıncal Uluç, “şimdi Çorum’da olmak vardı anasını satayım,”diye bir yazı bile yazmıştı.
Çetin Altan’ın da haberi vardı Çorum’da olanlardan ve onu da çağırmıştım.“Oğlum,” demişti bana, “ben buradan Sabah gazetesine bile zor gidiyorum, Çorum’a gelmem mümkün değil.” Ben de “Çetin ağabey, bir helikopterle seni ve Yaşar Kemal’i alır, Merzifon havaalanına indiririm. Oradan da valinin cipiyle sizi aldırırım,” dedim. Ama olmadı. Ona da razı olmadılar.
Böyle bir yerdi Çorum. Avrupa’da sesimizi duyurduk, ama Türkiye’de Ömerli’de yapılan pop müzik konserleri kadar sesimizi duyuramadık.
Hattuşa’da açık hava konseri yaptığımızda podyumda 145 kişi vardı ve Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma aryası seslendiriliyordu. Ben de heyecan içinde insanların nasıl davranacağını, nasıl tepki vereceğini izliyordum. Yamaçlara oturmuş beş bin kadar Çorumlu büyük bir merakla konseri izliyordu.
Kadının biri yanındaki kocası tahmin ettiğim kişiye, “Bak karı çığırdı, şimdi herif çığıracak,” diyordu.
Böyle bir esintiydi Çorum ve gömüldü gitti. Hitit uygarlığının göbeğindeki bu muhteşem kent kendini kültürden uzak tutmak için elinden geleni yaptı. Hititlileri “Müslüman” olmadığı için asla benimsemedi. “Hitit döneminde Müslümanlık vardı da bunlar mı kabul etmedi,” soruma ise asla cevap bulamadım.
Mümtaz İdil
7 Ekim 2013 Pazartesi
Kültürün mü, sermayenin mi bakanlığını yaptınız Sn. İstemihan Talay?
Sanat dünyası için 2000 yılı, tartışmaların, polemiklerin ve hukuk savaşlarının yaşandığı bir yıl oldu.
Yılın ilk günlerini sakin geçiren sanat dünyasında nisan ayında ilginç bir olay yaşandı. Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen, işadamı Sakıp Sabancı'nın hayatını konu alan 'Patron' adlı oyunun galasından sonra verilen kokteylde, sanatçı Ali Sürmeli olay çıkardı. Sürmeli, galanın ardından kokteylin verildiği salona gelerek, Kültür Bakanı İstemihan Talay ve Sabancı'nın bulunduğu yerde, "Böyle kötü bir oyunda rol aldığım için utanç duyuyorum" diye bağırdı. Yapıtın Talay'ın isteğiyle sahnelediğini, sanatçıların isteksiz rol aldıklarını savunan Sürmeli, Talay'a dönerek, "Bakan, gülümseme, istifa et" dedikten sonra masalardan birinin üzerindeki bardak ve tabakları fırlatarak salondan ayrıldı. Sürmeli hakkında soruşturma başlatıldı.
Kültür Bakanı'nın adının geçtiği 'olay'lar bununla kalmadı. Mayıs ayının sonlarında, istisnalar dışında Devlet Tiyatroları (DT) sanatçılarının dışarıda çalışmalarına izin verilmeyeceğini açıklayan Bakan, yeni bir tartışma başlattı. Bu karara çeşitli tepkiler gelirken, sonunda tüm sanatçılara "görevlerini aksatmadan" dışarıda görev alabilecekleri bildirildi. Tartışmalar, geçtiğimiz günlerde DT Genel Müdürü Rahmi Dilligil'in 'mafya'nın konu edildiği dizilerde rol alan sanatçıların izinlerinin iptal edileceğini açıklamasıyla yeni bir boyut kazandı.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara'nın 8 Ağustos'ta İstemihan Talay tarafından görevden alınması da kültür-sanat basının önemli gündem maddesiydi. Kara'nın 'Lirik Tarih' gösterisinden haksız kazanç sağladığı gerekçesiyle görevden alınması, sanatçıya destek verenlerle Bakanlığı karşı karşıya getirdi.
Talay'ın İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'yla da arası açıldı. Bakan'ın, vakfın Ayazağa'da yapımına başladığı kongre ve kültür merkezi için verilen yaklaşık 32.5 milyon doları ne ölçüde ve hangi boyutlarda kullandığıyla ilgili inceleme başlatıldığını ve vakıfla yapılan protokolün iptal edileceğini açıklaması, tartışmayı tetikledi. Binanın hukuki durumu hâlâ kesinlik kazanmış değil.
Yılın ilk günlerini sakin geçiren sanat dünyasında nisan ayında ilginç bir olay yaşandı. Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen, işadamı Sakıp Sabancı'nın hayatını konu alan 'Patron' adlı oyunun galasından sonra verilen kokteylde, sanatçı Ali Sürmeli olay çıkardı. Sürmeli, galanın ardından kokteylin verildiği salona gelerek, Kültür Bakanı İstemihan Talay ve Sabancı'nın bulunduğu yerde, "Böyle kötü bir oyunda rol aldığım için utanç duyuyorum" diye bağırdı. Yapıtın Talay'ın isteğiyle sahnelediğini, sanatçıların isteksiz rol aldıklarını savunan Sürmeli, Talay'a dönerek, "Bakan, gülümseme, istifa et" dedikten sonra masalardan birinin üzerindeki bardak ve tabakları fırlatarak salondan ayrıldı. Sürmeli hakkında soruşturma başlatıldı.
Kültür Bakanı'nın adının geçtiği 'olay'lar bununla kalmadı. Mayıs ayının sonlarında, istisnalar dışında Devlet Tiyatroları (DT) sanatçılarının dışarıda çalışmalarına izin verilmeyeceğini açıklayan Bakan, yeni bir tartışma başlattı. Bu karara çeşitli tepkiler gelirken, sonunda tüm sanatçılara "görevlerini aksatmadan" dışarıda görev alabilecekleri bildirildi. Tartışmalar, geçtiğimiz günlerde DT Genel Müdürü Rahmi Dilligil'in 'mafya'nın konu edildiği dizilerde rol alan sanatçıların izinlerinin iptal edileceğini açıklamasıyla yeni bir boyut kazandı.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara'nın 8 Ağustos'ta İstemihan Talay tarafından görevden alınması da kültür-sanat basının önemli gündem maddesiydi. Kara'nın 'Lirik Tarih' gösterisinden haksız kazanç sağladığı gerekçesiyle görevden alınması, sanatçıya destek verenlerle Bakanlığı karşı karşıya getirdi.
Talay'ın İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'yla da arası açıldı. Bakan'ın, vakfın Ayazağa'da yapımına başladığı kongre ve kültür merkezi için verilen yaklaşık 32.5 milyon doları ne ölçüde ve hangi boyutlarda kullandığıyla ilgili inceleme başlatıldığını ve vakıfla yapılan protokolün iptal edileceğini açıklaması, tartışmayı tetikledi. Binanın hukuki durumu hâlâ kesinlik kazanmış değil.
6 Ekim 2013 Pazar
BAHÇELİ'NİN DAVA ARKADAŞI İSTEMİHAN TALAY!
VARAN 3
Sn. İstemihan TALAY hakkındaki gerçekleri sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Yalan söylemiyoruz, iftira atmıyoruz. Kamuoyundan saklanmaya çalışılan gerçekleri teker teker su yüzüne çıkartıyoruz.
CHP Mersin Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Sn. İstemihan TALAY bir zamanlar "Milli bir duruş sergilemek gerektiğini düşünüyorum" diyerek MHP'ye göz kırptı ve MHP'nin kurmay isimleri ile flörte başladı.
İstemihan Talay MHP'de
Siyasetteki yelpaze çok hareketli. DSP'li eski bakanlardan İstemihan Talay MHP'den aday. Nedenini şöyle anlattı:
Erdal İnönü'nün genel başkanlığı döneminde SHP'de Genel Sekreter Yardımcısı iken geçtiği DSP'nin kurduğu hükümetlerle yıllarca bakanlık yapan İstemihan Talay, MHP'yi seçti.
Talay, Türkiye'nin içte ve dışta ciddi kuşatmalarla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Milli bir duruş sergilemek gerektiğini düşünüyorum" dedi. Talay şöyle devam etti:
"Sayın Devlet Bahçeli ile zaten bir dostluğumuz var. Birlikte olduğumuz hükümet döneminden gelen karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir dostluğumuz oluştu. Kendisini güvenilir bir devlet adamı olarak tanıdım. Bugün Türkiye'nin siyasetinde, uzun dönem görev yapan ve ülke sorunlarına milli menfaatler doğrultusunda çözüm üreten geniş bir yelpaze var. Bu yelpazeyi bir araya toplamak gerekiyor."
Kaynak: http://www.internethaber.com/istemihan-talay-mhpde-84180h.htm
Talay, Türkiye'nin içte ve dışta ciddi kuşatmalarla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Milli bir duruş sergilemek gerektiğini düşünüyorum" dedi. Talay şöyle devam etti:
"Sayın Devlet Bahçeli ile zaten bir dostluğumuz var. Birlikte olduğumuz hükümet döneminden gelen karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir dostluğumuz oluştu. Kendisini güvenilir bir devlet adamı olarak tanıdım. Bugün Türkiye'nin siyasetinde, uzun dönem görev yapan ve ülke sorunlarına milli menfaatler doğrultusunda çözüm üreten geniş bir yelpaze var. Bu yelpazeyi bir araya toplamak gerekiyor."
Kaynak: http://www.internethaber.com/istemihan-talay-mhpde-84180h.htm
5 Ekim 2013 Cumartesi
Güvenin simgesi İstemihan Talay!
VARAN 2
Talay siyasi hayatı içerisinde hep bir bölen olmuş ve hep içinde bulunduğu parti başarısızlığa mahkum olmuş. 1990'lı yıllarda beraber siyaset yaptığı Erdal İnönü'yü bırakarak SHP'den CHP'ye geçen Talay bir adım sonrasında Baykal'ı da bırakarak DSP ye geçmiş ve Ecevit 'in yanında yer almıştır. 3 kasım 2002 de başlayan yeni bir dönemin bir anlamda hazırlayıcısı olarak bilinen meşhur DSP'nin 3'e bölünmesi projesinin de içinde yer aldığı iddia edilen Talay o dönem de de Hüsamettin Özkan, İsmail Cem gibi arkadaşları ile Ecevit'i en zor anında yalnız bırakarak YTP'yi kurmuşlardı.
SHP, CHP ve en son olarak DSP 'nin geldiği nokta ise içler acısı idi. Siyaset tarihinin Karaoğlan'ı Ecevit'in partisi DSP %1 lik oy oranlarına düşmüş idi.
FETHULLAHÇI İSTEMİHAN TALAY CHP'YE HOŞ GELDİN! FETHULLAH, YARDIMCIN OLSUN!
VARAN 1
Laf olsun diye konuşmuyoruz.
Hiç bir şahsiyeti dayanaksız itham etmiyoruz.
İşte sizlere Fethullah Gülen'in resmi web sitesinden İstemihan Talay açıklamaları..
Tarikatlar ve şeriatla ilgili değerlendirmeleri nedeniyle kendi partisi içinde de eleştirilere hedef olan DSP Lideri Bülent Ecevit, Fethullah Gülen'e destek verdi. Ecevit, Gülen'in okullarının Türk-Rusya ilişkilerinde yumuşamayı sağladığını savundu. DSP'li İstemihan Talay da, Gülen'in, Orta Asya cumhuriyetlerinde okul açmasının önündeki engelleri kaldırmak için aracılık yaptığını açıkladı.
Ecevit, son grup toplantısının basına kapalı bölümünde, NATO'nun genişlemesi konusunda milletvekillerini yanıtlarken, şunları söyledi.
''Türk tarafı bavul ticaretine izin vererek, Fethullah Gülen'in okul açma girişimleriyle, müteahhitlik hizmetleriyle ilişkileri yumuşatmaya çalışıyor. Ama Rusya davranışlarını değiştirmiyor.''
DSP'li Talay da bu okulların Türkiye'nin imajı açısından dışlarda olumlu sonuçlar verdiğini savunarak, ''Ukrayna'da da okul açmak istediler. Ben de Ukrayna Meclis Başkanıyla görüşebilmeleri için kendilerine randevu aldım. Bunlar kişisel çalışmalarım. Ancak bu okullara partimin bakışı da olumlu'' dedi. Talay, okullarla ilgili Türk iç politikasında ve kamuoyunda olumsuz ortam yaratanların, okulları görmediklerini, bu nedenle önyargılı davrandıklarını kaydetti. Talay, ''Bu okulları gezdim ve desteklenmeleri gerektiğini anladım. Burada din dersi ve eğitimi verilmiyor. Okullarda Atatürk köseleri bulunuyor. Ahlak dersi ise enternasyonal olarak veriliyor'' diye konuştu.
İstemihan TALAY Kimdir?
İstemihan Talay'ın ismini belki hatırlamayanlar olacaktır.
İsmihan Talay'ı bilmeyenlere biraz anlatalım.
***
Bülent Ecevit hükümetinin Kültür Bakanı...
DSP Mersin Milletvekili...
Tarsus ''Amerikan Kolej''i mezunu...
Daha sonra Hüsamettin Özkan'la birlikte Bülent Ecevit'e ''komplo'' kuran ekibin önde gelen isimlerinden...
İsmail Cem başkanlığında ''kurdurulan'' YTP'nin genel sekreteri...
Mustafa Sarıgül'ün en yakın dostu...
Mustafa Sarıgül ve İstemiyan Talay'ın çocukları birlikte ''iş'' yapıyorlar...
Yine kendisi gibi bütün partileri dolaşıp CHP'den milletvekili olan Aydın Apaydın'la ''dünür''...
***
2007 seçimleri öncesi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yle yakınlığını ifade eden ve MHP'den milletvekili olacagını söyleyen ama ''Liste sıralaması''nda anlaşamayınca MHP'den milletvekili olamayan kişi...
2011 Haziran Genel seçimlerinde adı AKP'den milletvekili olacaklar listesinde olan kişi...
***
İstemihan Talay, YTP genel sekreteri olarak yaptığı açıklama da ''YTP sol bir parti değildir'' açıklamasını yapmıştı...
YTP'yi ve kendisini ''liberal merkezde'' tanımlayan ve DSP'yi bitirme operasyonunu yürüten İstemihan Talay, bugün CHP'nin kapısını çalacak deniyor...
''Osmanlı kültürü baskıcı bir kültür değildir.. Hem inançları açısından hem kültürel olarak'' diyen kişi...
***
Siyaset yapmak herkesin hakkıdır...
Herkes istediği partiye üye olabilir...
Arı gibi her dala konabilir...
Hele ''şark'' zihniyetinin siyasete egemen olduğu Türkiye'de ''siyasetçinin dönmüşü'' makbuldur...
Ama bazı şeyler vardır ki unutulmaması ve unutturulması gereken şeyler vardır...
Bülent Ecevit'e ve DSP'ye yapılan ''komplo'' basit bir ''siyasi ayrışma'' değildir.
Irak'ın işgaline karşı tavır alan Bülent Ecevit'i ve DSP'yi bitirme ''operasyonu''ydu...
Bu ''operasyon'' ABD patentlidir..
Hedef, DSP'yi ve Bülent Ecevit'i bitirmek...
Amaç, Irak'ın işgaline gönüllü olacak bir ''iktidar''ın yolunu açmaktı...
AKP'nin bir ''proje'' olarak ortaya çıkmasıyla Bülent Ecevit'e yapılan ''komplo'' eş zamanlı ve aynı merkezdendir...
***
DSP'yi bitiren Hüsamettin Özkan ve İstemihan Talay'ın İsmail Cem başkanlığında kurdukları YTP'de seçimler de yüzde 1.5 alarak AKP'nin tek başına iktidar yolunu açtılar...
Herkes her şeyi unutabilir...
Ama Irak'ın işgali unutulamaz.
Herkes her şeyi unutabilir...
Ama Bülent Ecevit'e yapılan ''komplo'' asla unutulamaz...
Hüsamettin Özkan ve İstemihan Talay unutulmaz...
Unutmak, ihanettir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)