istemihan talay kimdir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
istemihan talay kimdir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2013 Salı

Talay Harekatı

Dere bulanıkken, Balık avlanır… 
Durgun suda av olmaz.
Racon budur… 
Amacına ulaşana kadar, Gizleneceksin, Susacaksın… 
Misinayı iyi takip edip, zamanında çekeceksinki balık zokayı yutsun… 
Şimdi av zamanıdır.
Dereler bulanık akıyor çünkü.
***
Siyaset de böyledir işte… 
Meydanlar kızışınca, aday adayları da birer birer boy göstermeye başlar.
Kimi genel başkanı markaja alır, Yani adamını bulur.
Kimi parasına güvenir, Kimi de eski kariyeriyle düşer yola. 
Balık büyük olunca avcı da çok olur. 
***
Bugün Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adı geçenlerden birini ele almak istedim. 
Eski bakanlardan, İstemihan Talay'ı…

Adaylığı siyasi kulislere bomba gibi düştü.
Geçmişte DSP'nin bakanıydı.
Şimdi o da büyük balığın peşinde.
Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlığı eyalet valisi gibi bir şey.

***
Küçük çaplı bir araştırma yaptım.
Mersinliye sordum.
Teşkilatın nabzına baktım. 
"Talay kimdir ve seçilme şansı nedir?" dedim.
Köprülerin altından dere değil denizler akmıştı çünkü.
Epey bilgi geldi.
Kimi kasıtlı, kimi belgesiz, kimi de inadına...
Ayıklamak lazım.
Aksi haksızlık olur.

***
Bildiğim kadarıyla dünürü Aydın Ayaydın sayesinde CHP'ye geçti. 
Birkaç yıldır bu partinin kapısında yatıp kalkıyordu.

Bakanlık günlerini de referans yapmıştı. 
Ama unutulmuştu. 
Mersin'de bile tanıyanı az.
Hele genç seçmen onu hiç tanımaz.
2002 seçimlerinde YTP (Yeni Türkiye Partisi) adayıydı.
5 bin oy alabilmişti.
Bu oy onu CHP'li yaptı ancak, aday yapmaya yetmez.
Ama siyaset bu.
Belli de olmaz.

***
İstemihan Talay DSP ve CHP milletvekili olarak parlamentoya girdi ve bakan oldu.
Bir ara MHP adaylığı da gündeme geldi. 
Talay o günlerde bozkurt işareti yaparak "Milli duruş lazım" diyordu herkese. 
Belki de bu yüzden partiye alınmamıştı.
Şimdi dünürü Aydın Ayaydın sayesinde CHP'ye girebildi.

***
Altı ok rozetini yakasına takar takmaz da Talay'ın önümüzdeki yerel seçimlerde Mersin'den aday olacağıkonuşulmaya başlandı.
Teşkilatın çoğu, bu işe soğuk…
Hatta o aday olursa;
"Mersin elden gider" diyenlerin sayısı az değil.
Yani bilgiler böyle.

***
Mersin Büyükşehir Belediyesi için CHP'den aday olacak çok.
İpi kim göğüsler göreceğiz. Fikri Sağlar'ın adı geçiyor.
"Yarışın galibi olur" diyenler de az değil.
CHP milletvekili Vahap Seçer'in de zemin yokladığı konuşuluyor…
İstemihan Talay zaten hazır kıta.
Birde sessiz sedasız köy yayla demeden dolaşan Başkan Macit Özcan var… 
Özcan üç dönemdir rakipsiz...
Mersin'e hizmetleri de var.
Mersinli onu seviyor… 

***

CHP'de durum bu… 
Balık büyük… 
Dere de bulanık.
Ama zokayı yutturmak sanıldığı kadar kolay değil… 
Daha diğer partilerin aday adayları ortada yok.
Konuşulanlar var tabii, Netleşen isim yok.
Hele onlar da bir ortaya çıksın bakalım.
Onları da yazacağız tabii.

8 Ekim 2013 Salı

Dürüstlük abidesi İstemihan Talay

1998 yılında İstemihan Talay’ın Kültür Bakanı olduğu dönemde basın müşaviri olarak görev yapıyordum. Nurcan Tokar ve Tevfik Ketencioğlu anlaşamadığım iki müsteşar yardımcısıydı. Basın müşavirleri doğrudan bakan ile çalışır, ama her nedense bu iki müsteşar yardımcısı kendi elemanıymışım gibi bana talimat vermeye çalışıyor, ben de buna direniyordum.
Yaz aylarıydı. Tatildeydim. Nurcan Tokar bir hışımla benim büroma inmiş ve sekreterlerime ağzına geleni söylemiş ve yerine dönmüş. Sekreterim Sultan beni aradı, iki gözü iki çeşme…
O anda yapabileceğim hiçbir şey yoktu, uzaktaydım çünkü. Telefon etsem, telefonuma da çıkmayacaktı. Kaldı ki, telefonda söyleyeceğim fazla bir şey de yoktu.
Tatilimi biraz kısaltarak Ankara’ya döndüm. İlk işim Nurcan Tokar’ın karşısına dikilmek oldu. Sorguladım. O da oturduğu makamın gereği olarak kendisini sorgulayamayacağımı söyledi. İtiştik, ama kendisine benim işlerime karışmamasını, hele hele basın bürosuyla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmamasını söyledim.
Ayağımın kaydırılması gerekiyordu.
Diğer müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu ile Cumhuriyetin 80. Yıl kutlama komitesinde birlikte görev alıyorduk. O sırada Londra’dan bir gazeteci bu kutlamalarla ilgili neler yaptığımızı sordu. Haber yapacakmış. Aynı zamanda İstanbul Boğazı’nda bir off shore yarışması varmış, onunla ilgili de bilgi istedi. Sekseninci yıl kutlamalarıyla ilgili elimde olan bilgiyi verdim, ama off shore ile ilgili bir bilgim olmadığı için, öğrenip kendisine döneceğimi söyledim.
Sekseninci yıl ile ilgili bilgi de yeterli değildi. Tekrar sordu. Ben de sekseninci yıl kutlama komitesine bir yazı yazarak bilgi istedim. Yazıyı, “bu konuda bilgi vermeniz konusunda gereğini arz ve rica ederim” şeklinde bitirmiştim.
Yazıyı doğrudan komite başkanı Tevfik Ketencioğlu’na göndermiştim.
Sekreteri Dilek “siz benim müsteşarıma rica edemezsiniz,” diye telefon etti. Ardından müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu aradı ve bunun bir“terbiyesizlik” olduğunu söyledi.
Ben her nekadar bakan adına çalıştığımı, bunun bir komite olduğunu, komitenin içinde memurdan müsteşar yardımcısına kadar her kademede elemanın bulunduğunu bu yüzden arz ve rica yazdığımı anlatmaya çalışsam da, dinlemedi.
Sekreteri Dilek’e yazıyı göndermesini söyledim. Yazı geri geldi. Oturdum yazıyı yeniden yazdım ve yazıyı “arz” ile bitirdim. On sekiz punto ve bold olarak. Gönderdim.
Tevfik Ketencioğlu tabii ki kudurdu. Bu açıkça küfür etmek oluyordu çünkü.
Soluğu İstemihan Talay’ın yanında aldı. İstemihan Talay beni aradı.“Mümtaz bey,” dedi. “Siz kültürlü, okumuş ve kibar bir insansınız, neden böyle bir şey yaptınız?” Ben de olayı anlattım. Türkiye için çok önemli bir tanıtımı kaybettiğimizi, müsteşar yardımcısı olarak o an karşısında oturan adamın kendini gereğinden fazla önemsediğini anlattım.
Olay kapandı.
Ta ki, eylül ayında yeniden Hürriyet gazetesinin yedinci sayfasında manşet olana kadar…
Müsteşar yardımcısı ile olan kavgam Hürriyet’te yayınlandığının ertesi günü İstemihan Talay beni aradı. Ben de, “eşyalarımı topladım sayın Bakan,” dedim. Memuriyet cezam olduğu için Çorum Kültür Müdürü olarak işe başlamıştım, Çorum’a dönmek zorunda kaldım.
Çorum benim için tam bir sürgün, ama aynı zamanda rüştümü ispatladığım bir yer oldu. Aklınıza kim gelirse Çorum’a bir şekilde uğradı. Borusan üç kez Hitit festivalinin açılışını veya kapanışını yapmak üzere Çorum’a geldi. Tolga Çandar, Gülüm Pekcan, Kurthan Fişek, Ceyhan Mumcu, Can Dündar, Hasan Uysal, Orfeon akapel grubu, İbrahim Yetkin, Moğollar, Ünal İnanç, Gürer Aykal, Gülören Cangal, Doğan Cangal, Ametist grubu, Yaz Baltacıgil, Ricardo Moyeno, Ahmet Kanneci, Adnan Gerger, Mustafa Balbay, İbrahim Karamehmet, Burhan Günel, Gökhan Cengizkan, Orhan Şanlıel, Bursa Senfoni orkestrası, Kültür Bakanlığı çok sesli korosu, Kültür Bakanlığı Türk sanat müziği korosu, Şükran Güngör, Yıldız Kenter, Michel Margan, Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca, Suna Kan, Yıldız İbrahimova, Ali Dinçer, Ozan Sağdıç, Hande Dalkılıç ve daha adını anımsamadığım bir yığın insan Çorum festivali sırasında veya başka zamanlarda oradaydı.
Ben evimden uzaktaydım. Zor günlerdi benim için. Kültür Bakanı İstemihan Talay, hemen tüm illerdeki kültür müdürlerine araba tahsis etmişti, ama Çorum’a asla böyle bir şey yapmıyor, benim yaptığım etkinlikler için de,“iyi ya işte, demek ki iyi bir şey yapmışım, Çorum’da sesimizi duyuruyor,” diye alaycı ve kaçamak cevaplar veriyordu.
Çorum valisi Atıl Üzelgün tam bir valilik yapıyor ve sonuna kadar beni destekliyordu. Belediye başkanı Arif Ersoy da öyle. Memurluk yapmıyordum. Her an bir etkinlik söz konusuydu Çorum’da ve festival sırasında Hıncal Uluç, “şimdi Çorum’da olmak vardı anasını satayım,”diye bir yazı bile yazmıştı.
Çetin Altan’ın da haberi vardı Çorum’da olanlardan ve onu da çağırmıştım.“Oğlum,” demişti bana, “ben buradan Sabah gazetesine bile zor gidiyorum, Çorum’a gelmem mümkün değil.” Ben de “Çetin ağabey, bir helikopterle seni ve Yaşar Kemal’i alır, Merzifon havaalanına indiririm. Oradan da valinin cipiyle sizi aldırırım,” dedim. Ama olmadı. Ona da razı olmadılar.
Böyle bir yerdi Çorum. Avrupa’da sesimizi duyurduk, ama Türkiye’de Ömerli’de yapılan pop müzik konserleri kadar sesimizi duyuramadık.
Hattuşa’da açık hava konseri yaptığımızda podyumda 145 kişi vardı ve Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma aryası seslendiriliyordu. Ben de heyecan içinde insanların nasıl davranacağını, nasıl tepki vereceğini izliyordum. Yamaçlara oturmuş beş bin kadar Çorumlu büyük bir merakla konseri izliyordu.
Kadının biri yanındaki kocası tahmin ettiğim kişiye, “Bak karı çığırdı, şimdi herif çığıracak,” diyordu.
Böyle bir esintiydi Çorum ve gömüldü gitti. Hitit uygarlığının göbeğindeki bu muhteşem kent kendini kültürden uzak tutmak için elinden geleni yaptı. Hititlileri “Müslüman” olmadığı için asla benimsemedi. “Hitit döneminde Müslümanlık vardı da bunlar mı kabul etmedi,” soruma ise asla cevap bulamadım.
Mümtaz İdil

7 Ekim 2013 Pazartesi

Kültürün mü, sermayenin mi bakanlığını yaptınız Sn. İstemihan Talay?

Sanat dünyası için 2000 yılı, tartışmaların, polemiklerin ve hukuk savaşlarının yaşandığı bir yıl oldu.

Yılın ilk günlerini sakin geçiren sanat dünyasında nisan ayında ilginç bir olay yaşandı. Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen, işadamı Sakıp Sabancı'nın hayatını konu alan 'Patron' adlı oyunun galasından sonra verilen kokteylde, sanatçı Ali Sürmeli olay çıkardı. Sürmeli, galanın ardından kokteylin verildiği salona gelerek, Kültür Bakanı İstemihan Talay ve Sabancı'nın bulunduğu yerde, "Böyle kötü bir oyunda rol aldığım için utanç duyuyorum" diye bağırdı. Yapıtın Talay'ın isteğiyle sahnelediğini, sanatçıların isteksiz rol aldıklarını savunan Sürmeli, Talay'a dönerek, "Bakan, gülümseme, istifa et" dedikten sonra masalardan birinin üzerindeki bardak ve tabakları fırlatarak salondan ayrıldı. Sürmeli hakkında soruşturma başlatıldı.

Kültür Bakanı'nın adının geçtiği 'olay'lar bununla kalmadı. Mayıs ayının sonlarında, istisnalar dışında Devlet Tiyatroları (DT) sanatçılarının dışarıda çalışmalarına izin verilmeyeceğini açıklayan Bakan, yeni bir tartışma başlattı. Bu karara çeşitli tepkiler gelirken, sonunda tüm sanatçılara "görevlerini aksatmadan" dışarıda görev alabilecekleri bildirildi. Tartışmalar, geçtiğimiz günlerde DT Genel Müdürü Rahmi Dilligil'in 'mafya'nın konu edildiği dizilerde rol alan sanatçıların izinlerinin iptal edileceğini açıklamasıyla yeni bir boyut kazandı.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara'nın 8 Ağustos'ta İstemihan Talay tarafından görevden alınması da kültür-sanat basının önemli gündem maddesiydi. Kara'nın 'Lirik Tarih' gösterisinden haksız kazanç sağladığı gerekçesiyle görevden alınması, sanatçıya destek verenlerle Bakanlığı karşı karşıya getirdi.

Talay'ın İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'yla da arası açıldı. Bakan'ın, vakfın Ayazağa'da yapımına başladığı kongre ve kültür merkezi için verilen yaklaşık 32.5 milyon doları ne ölçüde ve hangi boyutlarda kullandığıyla ilgili inceleme başlatıldığını ve vakıfla yapılan protokolün iptal edileceğini açıklaması, tartışmayı tetikledi. Binanın hukuki durumu hâlâ kesinlik kazanmış değil.