30 Ekim 2013 Çarşamba

ŞOK! ŞOK! ŞOK! VARAN 1: Acarkent’den Mersine ince uzun Rant yolu

DSP’den sonra hedefte  CHP…


Bir dönem Ecevit’in Başına çorap ören ekip şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı.
Kurulan komplo ile kaynağı CHP’den,   Sarıgül’ün danışmanı, CHP’ye anket yapacak ve Sarıgül’ün istenip istenmediğine ilişkin rapor sunacak! Medya da bu anketleri halka duyuracak. ”CHP tabanı yüzde 75 oranında Sarıgül’ü istiyor” olacak.  Bütçesini CHP’den karşılamayı düşündükleri komplo ile Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hedef alınırken,  Türkiye’yi yeniden dizayn çalışması da CHP’nin 50 ilde belediye başkan adaylarını belirlemek için yaptırılacak anket sonuçları ile başlatılmış olacak.

 Her şey öyle ince planlanmış ki sonuçtan da çok emin olarak Sarıgül’e yakın isimler, yandaşlarına çeşitli bölgelerde “tamam, aday sensin” garantisini bile veriliyor. Örneğin; Aydın Ayaydın’ın dünürü İstemihan Talay’a  söz veriliyor. Talay’ın, bakan olduğu dönemde Sarıgül’le hareket ettiği biliniyor. Kendisini medyada “Danışman oldum” diye pazarlayan Aydın Ayaydın tarafından, Sarıgül’cü Talay’a “Anketlerde en üstte çıkacaksın, merak etme” sözleri ile adaylık garantisi veriliyor. Talay da buna güvenerek, Ankara’da yaşadığı ve Mersin’e on yıldır gitmediği halde, bu kentten aday adayı oluyor. Bu arada;Talay Mersin’den çok Sarıgül’le İstanbul’da Ataşehir için Mersin’i koz olarak kullanacağını yakın çevresiyle paylaşmaktan çekinmiyor.

Burada da DSP’den YTP’ye yollarını hiç ayırmadıkları Macit Özcan’la mutabakat sağlanıyor. Bundan çok emin olan Özcan zaten en başta İstemihan Talay’ın CHP’ye gelmesinin yolunu açan referans imzası ile garantörlük yapıyor. CHP’nin seçim kazanmasına değil de,  bireysel kazançlara odaklı bu çalışmanın temelini ise rant birlikteliği oluşturuyor.

Bir bakıma İstanbul’dan Mersin’e uzanan bu ince rant yolunda, bu seçime Beykoz ve  Acarkent konakları hatta Ataşehir damgasını vuracak.

Etik olmayan, çok tartışılacak bu komplo içeren plan ise Gazeteci- Yazar Barış Yarkadaş’ın geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı köşe yazıları ile kamuoyuna yansıdı. Bir anlamda DSP’yi çökerten ekip, CHP’de etkin olma adına çok kapsamlı planını devreye soksa da, bu plan ve aktörleri Yarkadaş’ın yazıları ile su yüzüne çıktı.

Genel’de Sarığül’ü CHP Genel başkanlığına taşımak adına uygulamaya konulmak istenen bu plan, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nu devirme planı. Yerelde 50’ye yakın ilde de güç sahibi olarak CHP örgütlerini ele geçirme planı.

Bugün ülkenin kaderini belirleyecek bu seçimde Barış Yarkadaş’ın yazıları ile ortaya çıkan bu komployu daha iyi anlamak için AKP’yi iktidara taşıyan 2002 seçimleri öncesine dönmek daha doğru. DSP’de Bülent Ecevit’in hastalanması ve tedavi sürecinde ülke genelinde elden ele dolaşan belgelerle sarsılmıştı. Kimler tarafından hazırlandığı bilinmeyen bazı belgeler kapı aralarından ve altlarından insanlara dağıtılarak DSP’ye kurulan komplo ve aktörleri anlatılarak gerçekler saklı kalmasın, bilinsin istiyoruz deniliyordu.

O tarihlere dönecek olursak; Ecevit tam 58 gün hastanede kaldı. Tedavisi sırasında durumu iyileşmek yerine gittikçe kötüleşince Recai Birgün ve Rahşan Ecevit tarafından hastaneden çıkartılarak evine geri getirildi. Kısa sürede sağlığına kavuştu. Ecevit’in rahatsızlığı sırasında hükümete yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri siyasi gündeme damgasını vurdu. Ecevit, göreve devam edince Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, 8 Temmuz 2002’de görevinden ve partiden istifa etti ve başka istifalarla parti ikiye bölündü. Acaba Ecevit’in hastanede kaldığı 58 gün boyunca ne oldu? Ne gibi planlar yapıldı?
Ecevit’in koruma müdürü Recai Birgün 57. Hükümetin gitmesi için bir dizi plan yapıldığını ortaya koydu. Birgün’e göre  Ecevit’e yapılan komplo bir suikasttır. Bir öldürerek ortadan kaldırabilirsiniz bir de başbakanlığını elinden alarak... Biz ikincisini yaşadık, canına kastedilmedi ama elindeki güce kastedildi. Operasyon süreci yaşadık ve gücü de kaybettik.”

Ecevit’in hastalığı bahanesiyle merkez medyada harekete geçmişti. Ecevit’in hastalığı üzerinden DSP-MHP-ANAP iktidarının artık bittiğine dair birçok şey yazılıp çizilmeye başlanmıştı.
Radikal gazetesinden Enis Berberoğlu, 16 Mayıs 2002’de Kemal Derviş’i, Hüsamettin Özkan’ı ve İsmail Cem’i övüyor; Avrupa Birliği, küresel ekonomi ve yerel siyaset için bu üç ismin bir araya gelmesi gerektiğini söylüyordu. Hatta yazısında isim vermeden İstanbullu patronların da bu üç isme çok olumlu baktıklarını ve Troyka yönetiminin Türkiye için çok hayırlı olacağını söylediklerini yazıyordu. 
Artık oynanan oyun net bir şekilde ortadaydı. Yeni bir siyasi parti kuruluyor ve eteklerdeki taşlar dökülmeye başlanıyordu.

Hazırlanan plan artık uygulamaya konulmalıydı. DSP’de hareketli günler yaşanmaya başlanmıştı. Ancak;  7 Temmuz 2002 tarihinde MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli partisinin düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı’nda yaptığı açıklama ile 3 Kasım’da erken seçim istedi. 

Ertesi gün Bülent Ecevit, kendisiyle görüşmeye gelen Hüsamettin Özkan’la yollarını ayırdı. 8 Temmuz’da Hüsamettin Özkan DSP’den ve hükümetten ayrıldı. Özkan’ın ardından İstemihan Talay ve devlet bakanı Hasan Gemici de partilerinden istifa ettiler. 9 Temmuz’da Hüsamettin Özkan ile Kemal Derviş bir araya geldiler. Aynı günün akşamı TÜSAİD heyeti ile İsmail Cem buluştu. 10 Temmuz’da bu kez İsmail Cem ile Kemal Derviş görüştü. Ve İsmail Cem partisi DSP’den istifa etti.



Yeni partinin hazırlıklarına başlanmıştı. Kamuoyunda Troyka olarak bilinen ve İsmail Cem-Hüsamettin Özkan-Kemal Derviş üçlüsü harekete geçmişlerdi. Her şey umdukları gibi mi olacaktı, yoksa devreye başka hesaplar mı girecekti?

Bu arada Dışişleri Bakanı İsmail Cem de, hem hükümetteki görevinden hem de DSP’den ayrıldı. 

(Kaynak: Haber7com- Cem KÜÇÜK)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder