DSP’den sonra hedefte CHP…
Bir dönem Ecevit’in Başına çorap ören ekip şimdi de Kemal
Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı.
Kurulan komplo ile kaynağı CHP’den, Sarıgül’ün
danışmanı, CHP’ye anket yapacak ve Sarıgül’ün istenip istenmediğine ilişkin
rapor sunacak! Medya da bu anketleri halka duyuracak. ”CHP tabanı yüzde 75
oranında Sarıgül’ü istiyor” olacak.
Bütçesini CHP’den karşılamayı düşündükleri komplo ile Genel Başkanı Kılıçdaroğlu
hedef alınırken, Türkiye’yi yeniden
dizayn çalışması da CHP’nin 50 ilde belediye başkan adaylarını
belirlemek için yaptırılacak anket sonuçları ile başlatılmış olacak.
Her şey öyle ince planlanmış ki sonuçtan da
çok emin olarak Sarıgül’e yakın isimler, yandaşlarına çeşitli bölgelerde “tamam,
aday sensin” garantisini bile veriliyor. Örneğin; Aydın Ayaydın’ın dünürü
İstemihan Talay’a söz veriliyor.
Talay’ın, bakan olduğu dönemde Sarıgül’le hareket ettiği biliniyor. Kendisini
medyada “Danışman oldum” diye pazarlayan Aydın Ayaydın tarafından, Sarıgül’cü Talay’a
“Anketlerde en üstte çıkacaksın, merak etme” sözleri ile adaylık garantisi veriliyor.
Talay da buna güvenerek, Ankara’da yaşadığı ve Mersin’e on yıldır gitmediği
halde, bu kentten aday adayı oluyor. Bu arada;Talay Mersin’den çok Sarıgül’le
İstanbul’da Ataşehir için Mersin’i koz olarak kullanacağını yakın çevresiyle
paylaşmaktan çekinmiyor.
Burada da
DSP’den YTP’ye yollarını hiç ayırmadıkları Macit Özcan’la mutabakat sağlanıyor.
Bundan çok emin olan Özcan zaten en başta İstemihan Talay’ın CHP’ye gelmesinin
yolunu açan referans imzası ile garantörlük yapıyor. CHP’nin seçim kazanmasına
değil de, bireysel kazançlara odaklı bu
çalışmanın temelini ise rant birlikteliği oluşturuyor.
Bir bakıma İstanbul’dan Mersin’e uzanan bu ince rant yolunda,
bu seçime Beykoz ve Acarkent konakları
hatta Ataşehir damgasını vuracak.
Etik olmayan, çok
tartışılacak bu komplo içeren plan ise Gazeteci- Yazar Barış Yarkadaş’ın
geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı köşe yazıları ile kamuoyuna yansıdı. Bir
anlamda DSP’yi çökerten ekip, CHP’de etkin olma adına çok kapsamlı planını
devreye soksa da, bu plan ve aktörleri Yarkadaş’ın yazıları ile su yüzüne
çıktı.
Genel’de
Sarığül’ü CHP Genel başkanlığına taşımak adına uygulamaya konulmak istenen bu
plan, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nu devirme planı. Yerelde 50’ye yakın ilde de
güç sahibi olarak CHP örgütlerini ele geçirme planı.
Bugün ülkenin
kaderini belirleyecek bu seçimde Barış Yarkadaş’ın yazıları ile ortaya çıkan bu
komployu daha iyi anlamak için AKP’yi iktidara taşıyan 2002 seçimleri öncesine
dönmek daha doğru. DSP’de Bülent Ecevit’in hastalanması ve tedavi sürecinde
ülke genelinde elden ele dolaşan belgelerle sarsılmıştı. Kimler tarafından
hazırlandığı bilinmeyen bazı belgeler kapı aralarından ve altlarından insanlara
dağıtılarak DSP’ye kurulan komplo ve aktörleri anlatılarak gerçekler saklı
kalmasın, bilinsin istiyoruz deniliyordu.
O tarihlere dönecek olursak; Ecevit tam 58 gün hastanede
kaldı. Tedavisi sırasında durumu iyileşmek yerine gittikçe kötüleşince Recai
Birgün ve Rahşan Ecevit tarafından hastaneden çıkartılarak evine geri
getirildi. Kısa sürede sağlığına kavuştu. Ecevit’in rahatsızlığı sırasında hükümete
yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri siyasi gündeme damgasını vurdu.
Ecevit, göreve devam edince Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, 8 Temmuz
2002’de görevinden ve partiden istifa etti ve başka istifalarla parti ikiye
bölündü. Acaba Ecevit’in hastanede kaldığı 58 gün boyunca ne oldu? Ne gibi
planlar yapıldı?
Ecevit’in koruma müdürü Recai Birgün 57. Hükümetin gitmesi
için bir dizi plan yapıldığını ortaya koydu. Birgün’e göre Ecevit’e yapılan komplo bir suikasttır. Bir
öldürerek ortadan kaldırabilirsiniz bir de başbakanlığını elinden alarak... Biz
ikincisini yaşadık, canına kastedilmedi ama elindeki güce kastedildi. Operasyon
süreci yaşadık ve gücü de kaybettik.”
Ecevit’in hastalığı bahanesiyle merkez medyada harekete
geçmişti. Ecevit’in hastalığı üzerinden DSP-MHP-ANAP iktidarının artık
bittiğine dair birçok şey yazılıp çizilmeye başlanmıştı.
Radikal gazetesinden Enis Berberoğlu, 16 Mayıs 2002’de Kemal
Derviş’i, Hüsamettin Özkan’ı ve İsmail Cem’i övüyor; Avrupa Birliği, küresel
ekonomi ve yerel siyaset için bu üç ismin bir araya gelmesi gerektiğini
söylüyordu. Hatta yazısında isim vermeden İstanbullu patronların da bu üç isme
çok olumlu baktıklarını ve Troyka yönetiminin Türkiye için çok hayırlı
olacağını söylediklerini yazıyordu.
Artık oynanan oyun net bir şekilde ortadaydı. Yeni bir
siyasi parti kuruluyor ve eteklerdeki taşlar dökülmeye başlanıyordu.
Hazırlanan plan artık uygulamaya konulmalıydı. DSP’de
hareketli günler yaşanmaya başlanmıştı. Ancak; 7 Temmuz 2002 tarihinde MHP Genel Başkanı ve Başbakan
Yardımcısı Devlet Bahçeli partisinin düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen
Kurultayı’nda yaptığı açıklama ile 3 Kasım’da erken seçim istedi.
Ertesi gün Bülent Ecevit, kendisiyle görüşmeye gelen Hüsamettin Özkan’la yollarını ayırdı. 8 Temmuz’da Hüsamettin Özkan DSP’den ve hükümetten ayrıldı. Özkan’ın ardından İstemihan Talay ve devlet bakanı Hasan Gemici de partilerinden istifa ettiler. 9 Temmuz’da Hüsamettin Özkan ile Kemal Derviş bir araya geldiler. Aynı günün akşamı TÜSAİD heyeti ile İsmail Cem buluştu. 10 Temmuz’da bu kez İsmail Cem ile Kemal Derviş görüştü. Ve İsmail Cem partisi DSP’den istifa etti.
Yeni partinin hazırlıklarına başlanmıştı. Kamuoyunda Troyka
olarak bilinen ve İsmail Cem-Hüsamettin Özkan-Kemal Derviş üçlüsü harekete
geçmişlerdi. Her şey umdukları gibi mi olacaktı, yoksa devreye başka hesaplar
mı girecekti?
(Kaynak: Haber7com- Cem KÜÇÜK)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder