30 Ekim 2013 Çarşamba

VARAN 4: TALAY ÖZCAN EL ELE

Seçimden seçime CHP’li olabileceğini hatırlayan seçmenlere de bunu hep bir spekülasyon ve iddia ile hatırlatan Mustafa Sarıgül’ün Beykoz konaklarındaki komplosu Barış Yarkadaş’ın çok aydınlatıcı önemli saptamalar içeren yazıları su yüzüne çıkarttı.  Yazılarla ortaya çıkan Sarıgül ve ekibinin geçmişte DSP örneği taşıyan benzer hareketi  kısa vade de seçim öncesi yükselişte olan CHP’de bir anlık duraklamaya neden oldu.

Ancak;  bazı gerçeklerin su yüzüne çıkması ve bağlantılarının kamuoyuna aktarılması adına CHP’yi daha da güçlendirdi. AKP tarafından sandık öncesi seçmene sunmaya hazırlanılan ve CHP’ye oy kaybettirmesi düşünülen iddialara konu olan yara verecek bazı gerçeklerin bu günden gün yüzüne çıkması bakımından ise çok önemli olduğunu görmek mümkün.
Sarıgül’le CHP’de yeni bir formül oluşturulması için Kılıçdaroğlu’nun kuşatılması amaçlandı. Bunun içinde Gürsel Tekin’i devre dışı bırakmak için kampanya başlatıldı. Bu kampanya daha çok Mersin destekli ve Özcan’a yakın kaynaklarca desteklendi. Kısa süre de de başarısızlıkla sonuçlandı. Gezi parkı direnişlerinde ortadan kaybolan Sarıgül’e karşın, her an gece gündüz  halkla birlikte olan Tekin’e giderek artan halk desteği ile bu komplo da kısa sürede bozuldu.

Şişli’den dışarıya hiç çıkmayan, adını hareket koysa da yıllardır kurumsallaşamayan ve sözde her geçen gün gücünü artıran oluşum bir türlü partileşememiş ve Sarıgül’ü bir yere de taşıyamamıştı. Ama medyanın pompalaması ile İstanbul bütünü için hedef biçilmiş ve Sarıgül İstanbul Büyükşehir adaylığı için öncelikli isim olarak gösterilirken, Talay’a da ilçelerden Ataşehir sözü verilmişti. Talay’ında kendisine siyasi gelecek ve zemin hazırlamada elinde koz olarak kullanacağı Mersin’le hiçbir yakın ilişkisi yoktu aslında. Özcan ile vardı. Hatta her iki isime yakın kaynaklar birisinin diğeri için adaylıktan çekileceği yönünde kulis yapmaya başlamıştı bile. Bunu AKP çok iyi biliyor ve gün sayıyordu. Nasılsa Gezi parkı direnişinde çevre ve ağaç katliamı olarak Acarlar  ve Beykoz konaklarını ile direnci kırsa da,  günü gelince belgelendireceği iddiaları bir süreliğine beklemeye almıştı.  AKP’de Talay ve Özcan için oynanacak onca çok siyasi koz vardı ki.  Bu kozlar beklemeye alınarak kolay hamle ile AKP’nin kazanacağı kalelere Sarıgül’le birlikte Talay ve Özcan yerleştirilmeli ve seçimin galibi yine AKP olmalıydı.

AKP’de yerel seçime ilişkin bu planı izlemeliydi.  AKP’de  kendi içinde bizim için Mersin’de Macit Özcan kolay lokma , Özcan’ın aday olması gerekir denilirken, dışarı da kulislerde de Özcan’ı destekleyen hamlelerle CHP Genel Merkezinin dikkatini Özcan’ın üzerine çekmeye çalışılıyordu.Bu kampanya  CHP içinden de destek buldu.  Bu kampanyaya sarılan Macit Özcan’ın hukuki açmazlarını çözen isim olarak bilinen bir milletvekili oldu. Bir eline AKP diğer eline MHP sopasını alarak, Mersin için Özcan’sız bir seçim kaybı korkusu  Genel Merkeze pompalama girişiminde bulunarak,  Özcan’ı kurtarma görevini üstlendi.

Bu görevi yerine getirirken, bir taraftan Mersin’de partisine kayıp korkusu salarak, teşkilatların coşkusunu kırıyor, diğer taraftan partisinin Mersin’de kaybına  Genel Merkezin izlediği politikayı gerekçe  gösteriyordu. Hukuki açılardan tartışılan, belediye borçlandırılarak yapılan ancak mühürlenen tartışmalı  parkın açılışına Özcan’ı tepkiden dolayı protesto edilmiş ve bu açılışa katılımıda etkilemişti. Oysa CHP Genel Başkanı çoşkulu büyük kalabalık tarafından karşılanmış, araç konvoyu kilometreleri bulmasına rağmen aynı kalabalığın açılışa katılmamasını aynı milletvekili Özcan’ kurtarma girişiminden dolayı genel başkana yorumlamaktan geri kalmadı. Hatta öyle acımasız bir kampanya ya dönüştürerek Özcan’a protestoyu,  Genel Başkan’a yoruyor, Genel Başkana ilginin azaldığı ve partide bir genel başkanlık sorunu yaşandığı propagandası dillendirme noktasına bile taşındı.

Aynı milletvekili daha da ileri giderek partinin kendisinin dışındaki Mersin milletvekillerini de zan altında bırakan açıklamaları ile kendi savlarını haklı çıkartmaya çalışıyordu. Kendisinin dışındaki milletvekillerinin  kısa süre de  Ankara’da  nasıl birer ev sahibi olduklarını sorgulayarak,fısıltı gazetelerini hareketlendirmeyi düşünüyordu.  Amaç Özcan olmalı,  Özcan için gerekirse genel merkez de,  partide,  partililer de feda edilebilmeliydi.

Dışarda muhalefet içerde ise ince hesaplarla DSP den bu yana bu günde süren Talay ve Özcan ilişkisinin Perde Arkası


Diğer adaylarla görüşen partililere,  muhtarlara hatta STK  temsilcilerine bile baskı uygulayan,  bununla da yetinmeyip,  bilboart ve reklam panolarını tekeline alan,  zabıta zoruyla 15 yıldır  yoksun bırakılan  kent estetiği dayatması ile  partisinin adaylarına bile yasak getiren,  Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan ile İstemihan Talay’ın  rekabet içersin de yer aldığını düşünmek mümkün mü.

Talay’a  imzalı referans olan,  CHP rozetini takmak için Ankara yolculuğuna başkanlığındaki belediyeye bağlı İmar İnşaat’tan  maddi ve insani olmak üzere lojistik destek sağlayan Özcan’ın emrindeki il başkanı ve yöneticisi de Talay’ın Mersin’de kesintili de olsa propagandasını sürdürürken burada rekabetten söz etmek mümkün mü?
Mümkün değil tabî ki. Buradaki de  göstermelik bir rekabet.  Ancak;  altında Sarıgül’le gelecek planlanan,  paylaşılan adaylıklar ve de rantlar barındıran ince hesaplar.  Barış Yarkadaş’ın yazıları olmasa idi bu ince hesapları anlamak mümkün değildi.  Oysa bunun işaretleri 20 gün önce Mersin’de ortaya çıkmış ve Talay’ın ekibi sözde destekleyecek aday arayışına çıkmıştı bile.

Gerekçe,  Talay  Mersin’i gözden çıkarttı,  başka beklentileri var sözleri ile dillendirilirken, Talay’a yakın kaynaklar tarafından  Talay’ın baştan beri Mersin’i düşünmediği,  Sarıgül’le birlikte İstanbul hesapları yaptığı  söyleniyordu.  Talay’a yakın kaynaklar, Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığının açıklanması ile kendisinin de Ataşehir’den adaylığının  garanti olduğunu söylemekten çekinmiyorlardı. Aynı kaynaklar,  Mersin’in  ise pazarlık unsuru olarak görüldüğünü dillendirerek Özcan’a yakın çevrelerle karşı karşıya gelinmesini önlemeye çalışırken, diğer taraftan  ince hesapları açığa vurmaktan kaçınmıyordu. Barış Yarkadaş’ın yazısı ile ortaya çıkan Sarıgül’ün danışmanı tarafından yapılacak kamuoyu araştırmaları ile Aydın Ayaydın dan garanti alan Talay’ın  Özcan’a adaylık garantisi sunması,  kendini viskiye vuran Özcan’ı hareketlendirdi.  Özcan Talay’dan aldığı garanti ile 15 yıldır beklemede tuttuğu yolları asfaltlayarak,  çalışan başkan imajı çizmek için kolları sıvadı. 15 yıl yapılması gerekenleri yapmayarak,  Tarsus’u bile başarılı bir belediye gösteren Özcan’a aslında en çokta AKP taktir ve teşekkür borçlu olduğunu bir çok platformda Özcan aday olursa seçimi alırız sözleri ile dillendirdi.

AKP’li yöneticiler Sosyal demokratların kalesi olarak bilinen Mersin’de AKP’nin hızla oyunu yükseltebilmesini  başarısız olduğunu ilan ettikleri belediye başkanı  Macit Özcan borçlu olduklarını söylemekten bile kaçınmadılar. Yapılmayan hizmetleri örnek göstererek kent yaşayanlarına çok sıklıkla hatırlatarak belediyecilik bizim işimiz vaadlerine bile konu ettiler.

Yerelde çalışmayan iktidar, genelde iktidarın başarısızlığını gölgeleyerek CHP’nin oylarını nasıl eritti onu da başka bir siyasi analizle, başka bir yazı ve  kaynaklarla aktarılacak. Ancak; bu gün her kime yakın olursa olsun kamu vicdanı olarak dile gelen Barış Yarkadaş’ın yazılarından dolayı kutlamak gerekir. Tarihe ve tüm Türkiye ye ışık tutan yazılarla bir çok kesimi aydınlatmıştır. 

VARAN 3: MHP ve AKP’den eli boş dönen Talay CHP’de

Bu döneme ilişkin çok şey yazıldı çizildi. Birçok belgelerle DSP’ye ihanet komplosu adıyla el altından belgeler dağıtılarak halkta sözde bilgilendirildi. Halkın fazla bilgilenmediği orta da. Bilgilenmesi gereken kurumlar ve liderlerinde o süreçten fazla bilgi sahibi olmadığını düşünmek mümkün.  Aksi halde; aynı aktörler bu gün farklı bir komployu nasıl devreye sokabilirdi.

Önce MHP ardından AKP’de adaylık şartı ile yer arayan Talay nasıl olmuştu da birden CHP’de yer bulmuştu?

Talay,  Mersin’de Macit Özcan’ın başkanlığına bağlı İmar İnşaat kaynak ve finansmanlı sayısız otobüsle Ankara’ya çıkartma yapması rağmen sessiz sedasız bir rozetle CHP’ye dahil oldu. Sade ve Abartısız bir şekilde parti rozeti takılan Talay’da  davul zurnayla gürültüyü Mersin’de koparmıştı. Talay üstelikte Sivas katliamının yıl dönümünde Mersin’de davul zurna çaldırarak kırılganlıklar ve küskünlüklere neden olan bir adaylık açıklaması yapmıştı.
Olmuştu işte;  arkada ince planlar ve komplolar olursa hiçte şaşırmayacaksınız. Kaldı ki İstemihan Talay CHP’ye de Macit Özcan’ın referansı,  hem de imzalı referansı ile gelmişti.  
Macit Özcan’ın sözünden çıkmadığı gerekçesi ile eleştirilen, örgütü temsilde yetersiz bulunan  İl başkanı n ve bir il yöneticisi Özcan’a rağmen, rakibi olacak bir aday adayına öncülük etmesi düşünülebilirmi. Özcan’ın rakip olabilecek ihtimali taşıyanlara tutumunu bilenler bunun mümkün olmayacağını da çok iyi bilirler. Özcan’a sözde rakip olarak yola çıkan Talay’ın 2 Temmuz’da  Alevi kesimin kırılmasına neden olan davullu zurnalı adaylık açıklamasını il başkanı ve il yöneticisi hem organize etmişler, hem de ev sahipliği. Alevi kesimini inciten açıklamanın ardından tepkiler üzerine organizasyonda emeği geçen, adaylık açıklamasına eşlik eden il başkanına neden müdahale etmediği sorulduğunda ise, davulcuların ekmek paramız davul çalmazsak paramızı alamayız dedikleri için engel olamadığını söyleyerek kendini savunması da uzun süre şaşkınlıklara neden olmuştu. Çalınan davul ve zurnalara sessiz kalan il başkanı görevine devam etti. İl yöneticisi ise hem Talay’ın danışman kadrosundaki görevini,  hem de il yöneticiliğini sürdürdü. Yapılan ince planlar kamuoyundan gizlenmek için İmar inşaattan Talay’a büyük destek sağlayan Naci Akkaş’da  bürokratların aday olabilmesi için istifa zorunluluğu zaten var iken, sözde İmar İnşaat ta da bir görev değişikliği kamufle edilmişti.

Acarlar’dan Mersine uzanan ince uzun yola yeni bir güzergah daha belirlendi. Gizliden sürdürülen planla Mersin olmaz ise Sarıgülle Ataşehir.

Ataşehir’de nerden çıktı demeyin.  Dilerseniz bu sorunun yanıtına gelmeden, daha sonra dönmek üzere başa dönelim. Yani Mersin’in de dahil edildiği komplonun merkezine Ankara’ya dönülecek olursa; son kamuoyu araştırma sonuçları CHP de gözle görülür bir ivme, bir yükseliş, bir iktidar başarısının da müjdecisiydi. Doğal olarak iktidar ve muhalefetin gözü de CHP de.

En çok ta iktidar tarafından CHP’deki bu kıpırdanma dikkatle takibe alındı. Gezi olayları ile büyük sarsıntı yaşayan ve gözdağı amacıyla parayla insan taşıyan iktidar paranın gücüne rağmen, kontrolsüz taraftarın hataları ile sosyal medyada hit yapmıştı.  Bu taraftarlar sosyal ağlarda ve sosyal medyada tıklama rekorları kırmıştı.

Gezi parkı direnişlerinde ortadan kaybolan Sarıgül bir taraf tan Melih Gökçek övgüleri ile AKP destekli CHP’nin önüne tekrar sürülürken, diğer taraf tan “çevre ve ağaç” katliamı gerekçeli tırmanan gezi parkı direnişinin direncini kırmaya dönük arayışlara girildi. Çok geçmeden kısa sürede bulundu da.  AKP kanadı da Talay’ın da adının karıştığı çevre katliamı olarak ta anılan, sit alanı olması nedeniyle de ayrı bir önem kazanan Acarlar’ın yapım izni ve Talay’ın iki oğlunun Acarlar sitesinde nasıl villa sahibi oldukları olayını güncelleyerek CHP’yi hedef almayı amaçlıyordu. Hemen haberler ve köşe yazıları devreye girdi.

Haberler,  “İkiyüzlü Çevreciler, Dostlar Provokasyonda Görsün Çevreciliği” gibi manşetlerle okuyuculara aktarılırken,  iddialar ise şöyle sıralanıyordu.

“Gezi Parkı’nda ağaçların sökülmesine karşı çıkan CHP’liler ve gazetelerin yöneticilerinin ağaç katliamı yapılarak inşa edilen Acarkent ve Beykoz Konakları’nda oturması dikkat çekiyor” başlığı ile yer verilen haberlerle İstemihan Talay üzerinden CHP ilişkilendirilmeye çalışılıyordu. Beykoz’da Tepe İnşaat tarafından inşa edilen sitedir. Beykoz Konakları’nda satılık konutların fiyatları 600 bin dolar - 3 milyon 500 bin dolar arasında değişmektedir. Site, Beykoz Ormanları’nı katlettiği gerekçesiyle her dönem tartışma konusu olmuştur.

CHP’ye katılan Kültür eski Bakanı İstemihan Talay’ın çocukları Murat Ali Talay ve Emine Talay Turan, Acarkent’te oturuyor.

Acarlar’a Onay Verdi, İki Oğlu Villa Sahibi Oldu
CHP’li Kültür eski Bakanı İstemihan Talay, Acarlar’ın “ikinci derece SİT alanı” olduğu için sadece kamu yararına yapılaşmaya izin verilen Serdaroğlu Ormanı’nı konut inşaatı yapabilmek için “üçüncü derece SİT alanı”na izin veren 20 Haziran 2002 tarihli İstanbul 3 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararını onaylamıştı. İstemihan Talay, söz konusu onayın ardından 8 Temmuz 2002 tarihinde bakanlıktan istifa etmiş ve istifasının hemen ardından oğulları Murat Ali Talay ve Emine Talay Turan, Acarkent’te villa sahibi olmuştu.

Google de arama motoruna “CHP’ye katılan Kültür eski Bakanı İstemihan Talay’ın çocukları Murat Ali Talay ve Emine Talay Turan, Acarkent’te oturuyor” cümlesi ile girildiğinde bu yönde bir çok kaynak bulmak mümkün.

“Beykoz’da Tepe İnşaat tarafından inşa edilen sitedir. Beykoz Konakları’nda satılık konutların fiyatları 600 bin dolar - 3 milyon 500 bin dolar arasında değişmektedir. Site, Beykoz Ormanları’nı katlettiği gerekçesiyle her dönem tartışma konusu olmuştur.”

İktidara yakın yazılı yayın organları bir biri ardı sıra Acar ve Beykoz konaklarının yapım ve izinlerine yönelik iddialar sıralanıyordu.

VARAN 2: Talay’da istifa eden isimlerden birisi

Ecevit’in güvendiği isimlerden birisi de İstemihan Talay’dı. Talay’da istifa gerekçesi olarak Ecevit’i hedef göstermiş ve Özkan ile kendisini hedef almakla suçlamıştı. O tarihlerde Talay istifasını yazılı bir açıklama ile kamuoyuna duyururken, açıklaması haberlere şöyle yansımıştı.

“ANKARA (İHA) - Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın istifa etmesinin ardından, Kültür Bakanı İstemihan Talay ile Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin de bakanlık görevlerinden ve DSP'den istifa ettikleri bildirildi.
Kültür Bakanı İstemihan Talay, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın istifasının ardından DSP'den ve Kültür Bakanlığı görevinden resmen istifa ettiğini açıkladı. 
Kültür Bakanı Talay'ın istifasıyla ilgili kendisini bekleyen basın mensuplarına verdiği yazılı açıklamada şunları kaydetti: "Sayın Bülent Ecevit, bir süreden beri DSP Genel Merkeazi'nden kaynaklanan ve sayın Hüsamettin Özkan'ı şahsımı bakanlarımızı ve milletvekillerimizi hedef alan yıpratıcı bazı açıklamalar yapılmaktaydı. DSP Genel Merkezi'nin küçük parti hesapları içindeki senaryolarına itibar etmeniz güven duygularımı hayal kırıklığına dönüştürmüştür. DSP Genel Merkezi ile birlikte şahsınıza karşıda hissettiğim güvensizlik nedeniyle DSP'den ve hükümetteki kültür bakanlığı görevimden istifa ettiğimi bilgilerinize arz ederim".
(KAYNAK- İHA, 8 Temmuz 2002)”

DSP’nin de yer aldığı koalisyon hükümetinin seçimi kaybetmesi ile bu istifalar ilişkilendirilmiş, o günlerde bu istifaların gerekçesi kamuoyuna yeni bir hareket olarak sunulsa da, dağıtılan belgelerle Ecevit’e ihanet olarak adlandırılmış ve o tarihte istifa eden isimlerde ihanetçi ekip suçlaması, ithamı ile anılmıştı.

Başarısız bir hareket olan YTP’nin aslında bir başarısı vardı. O da DSP’nin erimesine zemin hazırlamak. Daha sonra kendisine parti arayışında MHP’nin kapısını çalan Talay’a o tarihlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından Ecevit’e ihanetinin gerekçesi sorulduğu ve “Aynı ihaneti bana yapmayacağının garantisini vereceksen MHP çatısı altında yer almanda bir sakınca görmeyiz. MHP’de de şartsız yer alabilirsin. Her hangi bir makam mevki ya da adaylık garantisi bekleme” sözleri ile DSP’den istifa sürecinin hatırlatıldığı fısıltı gazetelerinde çok yazıldı çizildi.

Sadece yazılıp çizilmekle kalmadı. O tarihler de MHP teşkilatlarında Talay krizi yaşandı. MHP’den eli boş dönen Talay çoktan AKP’de adaylık zeminli yer arayışı görüşmelerini başlatmış olsa da,  teşkilatlarda “Talay MHP’ye adaylık şartı ile gelecek” krizi yaşandı.  Teşkilatlardaki kiriz partinin etkin isimleri ile MHP kulislerinde  Bahçeli’nin Talay’a  Ecevit’e ihanetini hatırlatarak hayır dediği ifadesi ile yatıştırılmaya çalışıldı. O tarihlerde bu krizi aşmak için büyük uğraş veren isimlerden biriside Mehmet Şandır’dı.


Bu istifaları Mersin’den de Özcan’ın istifası takip etti.


Kervana Özcan da katıldı
Özcan’da açıklamasında DSP’yi geleceğe taşıyacak parti olamamakla eleştirerek istifasını kamuoyuna duyurdu. Başından beri hareketin içinde olduğunu da vurgulayan Özcan, kendisi ile birlikte istifa eden belediye meclis üyelerini başka istifaların takip edeceği gözdağı da verdiği açıklaması o tarihlerde haberlere şöyle yansıdı;
“DSP’de yaşanan milletvekili istifalarının ardından Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan da partisi DSP’den istifa ettiğini açıkladı. Özcan, “Türkiye politikasına damga vuracak ve bizi AB’ye taşıyacak reformları yapacak kan değişikliğine ihtiyaç var” dedi.
DSP’de yaşanan milletvekili istifalarının ardından Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan da partisi DSP’den istifa ettiğini açıkladı. Özcan ile birlikte 12 meclis üyesi de istifa etti. Başında Hüsamettin Özkan, Kemal Derviş ve İsmail Cem’in bulunduğu yeni oluşumun içinde 4 aydır aktif olarak görev yaptığını belirten Özcan, sırada başka belediye başkanlarının olduğunu söyledi.
Makamında bir basın toplantısı düzenleyen Özcan, 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde DSP’den belediye başkanı seçildiğinden bu yana DSP kültürüne sadık kaldığını ancak DSP’deki son olaylar ve siyasetteki tıkanıklığın kendisini rahatsız ettiğini kaydetti.
Özcan, “Türkiye’nin çok önemli sorunları vardır. Bu hareket ülkemizin önünün açılmasıdır. İnandığım yeni oluşuma destek vermek ve aktif görev yapmak üzere DSP’den istifa ediyorum.” dedi.

Kemal Derviş’in istifa etmesi ile ilgili soru üzerine Özcan, “Derviş’in istifası yanlış bir hareketti. Türkiye’nin ona ihtiyacı var. Derviş istifa ederse ekonomi olumsuz etkilenir. Derviş hükümette kalacak fakat yeni oluşuma destek verecek.” diye konuştu.
Özcan, Ecevit’e saygısızlıklarının olmadığını, Türkiye’nin önünün açılması gerektiğini sözlerine ekledi.
KAYNAK ZAMAN Ümit Pıtır / Mersin 13.07.2002”

Özcan istifasını açıklarken sırada başka belediye başkanlarının olduğunu söylese de  o tarihlerde kendisinden başka istifa eden belediye başkanı olmadı.

DSP’den ayrılan milletvekilleri Kemal Derviş’in telkinleri, İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan’ın liderliklerinde 21 Temmuz 2002 tarihinde Yeni Türkiye Partisi’ni (YTP) kurdular. Artık Kemal Derviş’in de istifa edip partiye katılması bekleniyordu.

Bu arada Kemal Derviş 15 günlüğüne ABD’ye gitti ve Yeni Türkiye Partisi’ne ha bugün ha yarın katılacağım diyerek zaman kazanmaya çalıştı. Ne olduysa 15 Ağustos 2002’de oldu. Kemal Derviş ani bir karar değişikliğiyle YTP’ye girmesinin mümkün olmadığını söyledi. YTP’nin sağ liberallere hitap ettiğini söyleyen Derviş arayışlarının devam edeceğini belirtti. Herkes şoktaydı.
Asıl sürpriz daha sonra geldi ve Derviş CHP’ye katılacağını açıkladı. Derviş’in niçin böyle bir karar aldığı bilinmiyordu, ancak iddialardan biri Tarhan Erdem’in Derviş’e YTP’nin seçimlerde barajı geçmesinin mümkün olmadığını söylemesiydi.

YTP bu seçimde topu topu yüzde 1.1 oy almıştı. Ecevit’i siyaset sahnesinin dışında bırakmak isteyen yerli ve yabancı güçler başarısız olmuştu. Seçimlerde AK Parti yüzde 34’le birinci parti olurken CHP yüzde 19’la ikinci parti olmuştu. Barajı geçen başka parti yoktu.

Kaynak: Haber7com- Cem KÜÇÜK

ŞOK! ŞOK! ŞOK! VARAN 1: Acarkent’den Mersine ince uzun Rant yolu

DSP’den sonra hedefte  CHP…


Bir dönem Ecevit’in Başına çorap ören ekip şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı.
Kurulan komplo ile kaynağı CHP’den,   Sarıgül’ün danışmanı, CHP’ye anket yapacak ve Sarıgül’ün istenip istenmediğine ilişkin rapor sunacak! Medya da bu anketleri halka duyuracak. ”CHP tabanı yüzde 75 oranında Sarıgül’ü istiyor” olacak.  Bütçesini CHP’den karşılamayı düşündükleri komplo ile Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hedef alınırken,  Türkiye’yi yeniden dizayn çalışması da CHP’nin 50 ilde belediye başkan adaylarını belirlemek için yaptırılacak anket sonuçları ile başlatılmış olacak.

 Her şey öyle ince planlanmış ki sonuçtan da çok emin olarak Sarıgül’e yakın isimler, yandaşlarına çeşitli bölgelerde “tamam, aday sensin” garantisini bile veriliyor. Örneğin; Aydın Ayaydın’ın dünürü İstemihan Talay’a  söz veriliyor. Talay’ın, bakan olduğu dönemde Sarıgül’le hareket ettiği biliniyor. Kendisini medyada “Danışman oldum” diye pazarlayan Aydın Ayaydın tarafından, Sarıgül’cü Talay’a “Anketlerde en üstte çıkacaksın, merak etme” sözleri ile adaylık garantisi veriliyor. Talay da buna güvenerek, Ankara’da yaşadığı ve Mersin’e on yıldır gitmediği halde, bu kentten aday adayı oluyor. Bu arada;Talay Mersin’den çok Sarıgül’le İstanbul’da Ataşehir için Mersin’i koz olarak kullanacağını yakın çevresiyle paylaşmaktan çekinmiyor.

Burada da DSP’den YTP’ye yollarını hiç ayırmadıkları Macit Özcan’la mutabakat sağlanıyor. Bundan çok emin olan Özcan zaten en başta İstemihan Talay’ın CHP’ye gelmesinin yolunu açan referans imzası ile garantörlük yapıyor. CHP’nin seçim kazanmasına değil de,  bireysel kazançlara odaklı bu çalışmanın temelini ise rant birlikteliği oluşturuyor.

Bir bakıma İstanbul’dan Mersin’e uzanan bu ince rant yolunda, bu seçime Beykoz ve  Acarkent konakları hatta Ataşehir damgasını vuracak.

Etik olmayan, çok tartışılacak bu komplo içeren plan ise Gazeteci- Yazar Barış Yarkadaş’ın geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı köşe yazıları ile kamuoyuna yansıdı. Bir anlamda DSP’yi çökerten ekip, CHP’de etkin olma adına çok kapsamlı planını devreye soksa da, bu plan ve aktörleri Yarkadaş’ın yazıları ile su yüzüne çıktı.

Genel’de Sarığül’ü CHP Genel başkanlığına taşımak adına uygulamaya konulmak istenen bu plan, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nu devirme planı. Yerelde 50’ye yakın ilde de güç sahibi olarak CHP örgütlerini ele geçirme planı.

Bugün ülkenin kaderini belirleyecek bu seçimde Barış Yarkadaş’ın yazıları ile ortaya çıkan bu komployu daha iyi anlamak için AKP’yi iktidara taşıyan 2002 seçimleri öncesine dönmek daha doğru. DSP’de Bülent Ecevit’in hastalanması ve tedavi sürecinde ülke genelinde elden ele dolaşan belgelerle sarsılmıştı. Kimler tarafından hazırlandığı bilinmeyen bazı belgeler kapı aralarından ve altlarından insanlara dağıtılarak DSP’ye kurulan komplo ve aktörleri anlatılarak gerçekler saklı kalmasın, bilinsin istiyoruz deniliyordu.

O tarihlere dönecek olursak; Ecevit tam 58 gün hastanede kaldı. Tedavisi sırasında durumu iyileşmek yerine gittikçe kötüleşince Recai Birgün ve Rahşan Ecevit tarafından hastaneden çıkartılarak evine geri getirildi. Kısa sürede sağlığına kavuştu. Ecevit’in rahatsızlığı sırasında hükümete yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri siyasi gündeme damgasını vurdu. Ecevit, göreve devam edince Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, 8 Temmuz 2002’de görevinden ve partiden istifa etti ve başka istifalarla parti ikiye bölündü. Acaba Ecevit’in hastanede kaldığı 58 gün boyunca ne oldu? Ne gibi planlar yapıldı?
Ecevit’in koruma müdürü Recai Birgün 57. Hükümetin gitmesi için bir dizi plan yapıldığını ortaya koydu. Birgün’e göre  Ecevit’e yapılan komplo bir suikasttır. Bir öldürerek ortadan kaldırabilirsiniz bir de başbakanlığını elinden alarak... Biz ikincisini yaşadık, canına kastedilmedi ama elindeki güce kastedildi. Operasyon süreci yaşadık ve gücü de kaybettik.”

Ecevit’in hastalığı bahanesiyle merkez medyada harekete geçmişti. Ecevit’in hastalığı üzerinden DSP-MHP-ANAP iktidarının artık bittiğine dair birçok şey yazılıp çizilmeye başlanmıştı.
Radikal gazetesinden Enis Berberoğlu, 16 Mayıs 2002’de Kemal Derviş’i, Hüsamettin Özkan’ı ve İsmail Cem’i övüyor; Avrupa Birliği, küresel ekonomi ve yerel siyaset için bu üç ismin bir araya gelmesi gerektiğini söylüyordu. Hatta yazısında isim vermeden İstanbullu patronların da bu üç isme çok olumlu baktıklarını ve Troyka yönetiminin Türkiye için çok hayırlı olacağını söylediklerini yazıyordu. 
Artık oynanan oyun net bir şekilde ortadaydı. Yeni bir siyasi parti kuruluyor ve eteklerdeki taşlar dökülmeye başlanıyordu.

Hazırlanan plan artık uygulamaya konulmalıydı. DSP’de hareketli günler yaşanmaya başlanmıştı. Ancak;  7 Temmuz 2002 tarihinde MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli partisinin düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı’nda yaptığı açıklama ile 3 Kasım’da erken seçim istedi. 

Ertesi gün Bülent Ecevit, kendisiyle görüşmeye gelen Hüsamettin Özkan’la yollarını ayırdı. 8 Temmuz’da Hüsamettin Özkan DSP’den ve hükümetten ayrıldı. Özkan’ın ardından İstemihan Talay ve devlet bakanı Hasan Gemici de partilerinden istifa ettiler. 9 Temmuz’da Hüsamettin Özkan ile Kemal Derviş bir araya geldiler. Aynı günün akşamı TÜSAİD heyeti ile İsmail Cem buluştu. 10 Temmuz’da bu kez İsmail Cem ile Kemal Derviş görüştü. Ve İsmail Cem partisi DSP’den istifa etti.



Yeni partinin hazırlıklarına başlanmıştı. Kamuoyunda Troyka olarak bilinen ve İsmail Cem-Hüsamettin Özkan-Kemal Derviş üçlüsü harekete geçmişlerdi. Her şey umdukları gibi mi olacaktı, yoksa devreye başka hesaplar mı girecekti?

Bu arada Dışişleri Bakanı İsmail Cem de, hem hükümetteki görevinden hem de DSP’den ayrıldı. 

(Kaynak: Haber7com- Cem KÜÇÜK)

22 Ekim 2013 Salı

Talay Harekatı

Dere bulanıkken, Balık avlanır… 
Durgun suda av olmaz.
Racon budur… 
Amacına ulaşana kadar, Gizleneceksin, Susacaksın… 
Misinayı iyi takip edip, zamanında çekeceksinki balık zokayı yutsun… 
Şimdi av zamanıdır.
Dereler bulanık akıyor çünkü.
***
Siyaset de böyledir işte… 
Meydanlar kızışınca, aday adayları da birer birer boy göstermeye başlar.
Kimi genel başkanı markaja alır, Yani adamını bulur.
Kimi parasına güvenir, Kimi de eski kariyeriyle düşer yola. 
Balık büyük olunca avcı da çok olur. 
***
Bugün Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adı geçenlerden birini ele almak istedim. 
Eski bakanlardan, İstemihan Talay'ı…

Adaylığı siyasi kulislere bomba gibi düştü.
Geçmişte DSP'nin bakanıydı.
Şimdi o da büyük balığın peşinde.
Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlığı eyalet valisi gibi bir şey.

***
Küçük çaplı bir araştırma yaptım.
Mersinliye sordum.
Teşkilatın nabzına baktım. 
"Talay kimdir ve seçilme şansı nedir?" dedim.
Köprülerin altından dere değil denizler akmıştı çünkü.
Epey bilgi geldi.
Kimi kasıtlı, kimi belgesiz, kimi de inadına...
Ayıklamak lazım.
Aksi haksızlık olur.

***
Bildiğim kadarıyla dünürü Aydın Ayaydın sayesinde CHP'ye geçti. 
Birkaç yıldır bu partinin kapısında yatıp kalkıyordu.

Bakanlık günlerini de referans yapmıştı. 
Ama unutulmuştu. 
Mersin'de bile tanıyanı az.
Hele genç seçmen onu hiç tanımaz.
2002 seçimlerinde YTP (Yeni Türkiye Partisi) adayıydı.
5 bin oy alabilmişti.
Bu oy onu CHP'li yaptı ancak, aday yapmaya yetmez.
Ama siyaset bu.
Belli de olmaz.

***
İstemihan Talay DSP ve CHP milletvekili olarak parlamentoya girdi ve bakan oldu.
Bir ara MHP adaylığı da gündeme geldi. 
Talay o günlerde bozkurt işareti yaparak "Milli duruş lazım" diyordu herkese. 
Belki de bu yüzden partiye alınmamıştı.
Şimdi dünürü Aydın Ayaydın sayesinde CHP'ye girebildi.

***
Altı ok rozetini yakasına takar takmaz da Talay'ın önümüzdeki yerel seçimlerde Mersin'den aday olacağıkonuşulmaya başlandı.
Teşkilatın çoğu, bu işe soğuk…
Hatta o aday olursa;
"Mersin elden gider" diyenlerin sayısı az değil.
Yani bilgiler böyle.

***
Mersin Büyükşehir Belediyesi için CHP'den aday olacak çok.
İpi kim göğüsler göreceğiz. Fikri Sağlar'ın adı geçiyor.
"Yarışın galibi olur" diyenler de az değil.
CHP milletvekili Vahap Seçer'in de zemin yokladığı konuşuluyor…
İstemihan Talay zaten hazır kıta.
Birde sessiz sedasız köy yayla demeden dolaşan Başkan Macit Özcan var… 
Özcan üç dönemdir rakipsiz...
Mersin'e hizmetleri de var.
Mersinli onu seviyor… 

***

CHP'de durum bu… 
Balık büyük… 
Dere de bulanık.
Ama zokayı yutturmak sanıldığı kadar kolay değil… 
Daha diğer partilerin aday adayları ortada yok.
Konuşulanlar var tabii, Netleşen isim yok.
Hele onlar da bir ortaya çıksın bakalım.
Onları da yazacağız tabii.

8 Ekim 2013 Salı

Dürüstlük abidesi İstemihan Talay

1998 yılında İstemihan Talay’ın Kültür Bakanı olduğu dönemde basın müşaviri olarak görev yapıyordum. Nurcan Tokar ve Tevfik Ketencioğlu anlaşamadığım iki müsteşar yardımcısıydı. Basın müşavirleri doğrudan bakan ile çalışır, ama her nedense bu iki müsteşar yardımcısı kendi elemanıymışım gibi bana talimat vermeye çalışıyor, ben de buna direniyordum.
Yaz aylarıydı. Tatildeydim. Nurcan Tokar bir hışımla benim büroma inmiş ve sekreterlerime ağzına geleni söylemiş ve yerine dönmüş. Sekreterim Sultan beni aradı, iki gözü iki çeşme…
O anda yapabileceğim hiçbir şey yoktu, uzaktaydım çünkü. Telefon etsem, telefonuma da çıkmayacaktı. Kaldı ki, telefonda söyleyeceğim fazla bir şey de yoktu.
Tatilimi biraz kısaltarak Ankara’ya döndüm. İlk işim Nurcan Tokar’ın karşısına dikilmek oldu. Sorguladım. O da oturduğu makamın gereği olarak kendisini sorgulayamayacağımı söyledi. İtiştik, ama kendisine benim işlerime karışmamasını, hele hele basın bürosuyla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmamasını söyledim.
Ayağımın kaydırılması gerekiyordu.
Diğer müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu ile Cumhuriyetin 80. Yıl kutlama komitesinde birlikte görev alıyorduk. O sırada Londra’dan bir gazeteci bu kutlamalarla ilgili neler yaptığımızı sordu. Haber yapacakmış. Aynı zamanda İstanbul Boğazı’nda bir off shore yarışması varmış, onunla ilgili de bilgi istedi. Sekseninci yıl kutlamalarıyla ilgili elimde olan bilgiyi verdim, ama off shore ile ilgili bir bilgim olmadığı için, öğrenip kendisine döneceğimi söyledim.
Sekseninci yıl ile ilgili bilgi de yeterli değildi. Tekrar sordu. Ben de sekseninci yıl kutlama komitesine bir yazı yazarak bilgi istedim. Yazıyı, “bu konuda bilgi vermeniz konusunda gereğini arz ve rica ederim” şeklinde bitirmiştim.
Yazıyı doğrudan komite başkanı Tevfik Ketencioğlu’na göndermiştim.
Sekreteri Dilek “siz benim müsteşarıma rica edemezsiniz,” diye telefon etti. Ardından müsteşar yardımcısı Tevfik Ketencioğlu aradı ve bunun bir“terbiyesizlik” olduğunu söyledi.
Ben her nekadar bakan adına çalıştığımı, bunun bir komite olduğunu, komitenin içinde memurdan müsteşar yardımcısına kadar her kademede elemanın bulunduğunu bu yüzden arz ve rica yazdığımı anlatmaya çalışsam da, dinlemedi.
Sekreteri Dilek’e yazıyı göndermesini söyledim. Yazı geri geldi. Oturdum yazıyı yeniden yazdım ve yazıyı “arz” ile bitirdim. On sekiz punto ve bold olarak. Gönderdim.
Tevfik Ketencioğlu tabii ki kudurdu. Bu açıkça küfür etmek oluyordu çünkü.
Soluğu İstemihan Talay’ın yanında aldı. İstemihan Talay beni aradı.“Mümtaz bey,” dedi. “Siz kültürlü, okumuş ve kibar bir insansınız, neden böyle bir şey yaptınız?” Ben de olayı anlattım. Türkiye için çok önemli bir tanıtımı kaybettiğimizi, müsteşar yardımcısı olarak o an karşısında oturan adamın kendini gereğinden fazla önemsediğini anlattım.
Olay kapandı.
Ta ki, eylül ayında yeniden Hürriyet gazetesinin yedinci sayfasında manşet olana kadar…
Müsteşar yardımcısı ile olan kavgam Hürriyet’te yayınlandığının ertesi günü İstemihan Talay beni aradı. Ben de, “eşyalarımı topladım sayın Bakan,” dedim. Memuriyet cezam olduğu için Çorum Kültür Müdürü olarak işe başlamıştım, Çorum’a dönmek zorunda kaldım.
Çorum benim için tam bir sürgün, ama aynı zamanda rüştümü ispatladığım bir yer oldu. Aklınıza kim gelirse Çorum’a bir şekilde uğradı. Borusan üç kez Hitit festivalinin açılışını veya kapanışını yapmak üzere Çorum’a geldi. Tolga Çandar, Gülüm Pekcan, Kurthan Fişek, Ceyhan Mumcu, Can Dündar, Hasan Uysal, Orfeon akapel grubu, İbrahim Yetkin, Moğollar, Ünal İnanç, Gürer Aykal, Gülören Cangal, Doğan Cangal, Ametist grubu, Yaz Baltacıgil, Ricardo Moyeno, Ahmet Kanneci, Adnan Gerger, Mustafa Balbay, İbrahim Karamehmet, Burhan Günel, Gökhan Cengizkan, Orhan Şanlıel, Bursa Senfoni orkestrası, Kültür Bakanlığı çok sesli korosu, Kültür Bakanlığı Türk sanat müziği korosu, Şükran Güngör, Yıldız Kenter, Michel Margan, Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca, Suna Kan, Yıldız İbrahimova, Ali Dinçer, Ozan Sağdıç, Hande Dalkılıç ve daha adını anımsamadığım bir yığın insan Çorum festivali sırasında veya başka zamanlarda oradaydı.
Ben evimden uzaktaydım. Zor günlerdi benim için. Kültür Bakanı İstemihan Talay, hemen tüm illerdeki kültür müdürlerine araba tahsis etmişti, ama Çorum’a asla böyle bir şey yapmıyor, benim yaptığım etkinlikler için de,“iyi ya işte, demek ki iyi bir şey yapmışım, Çorum’da sesimizi duyuruyor,” diye alaycı ve kaçamak cevaplar veriyordu.
Çorum valisi Atıl Üzelgün tam bir valilik yapıyor ve sonuna kadar beni destekliyordu. Belediye başkanı Arif Ersoy da öyle. Memurluk yapmıyordum. Her an bir etkinlik söz konusuydu Çorum’da ve festival sırasında Hıncal Uluç, “şimdi Çorum’da olmak vardı anasını satayım,”diye bir yazı bile yazmıştı.
Çetin Altan’ın da haberi vardı Çorum’da olanlardan ve onu da çağırmıştım.“Oğlum,” demişti bana, “ben buradan Sabah gazetesine bile zor gidiyorum, Çorum’a gelmem mümkün değil.” Ben de “Çetin ağabey, bir helikopterle seni ve Yaşar Kemal’i alır, Merzifon havaalanına indiririm. Oradan da valinin cipiyle sizi aldırırım,” dedim. Ama olmadı. Ona da razı olmadılar.
Böyle bir yerdi Çorum. Avrupa’da sesimizi duyurduk, ama Türkiye’de Ömerli’de yapılan pop müzik konserleri kadar sesimizi duyuramadık.
Hattuşa’da açık hava konseri yaptığımızda podyumda 145 kişi vardı ve Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma aryası seslendiriliyordu. Ben de heyecan içinde insanların nasıl davranacağını, nasıl tepki vereceğini izliyordum. Yamaçlara oturmuş beş bin kadar Çorumlu büyük bir merakla konseri izliyordu.
Kadının biri yanındaki kocası tahmin ettiğim kişiye, “Bak karı çığırdı, şimdi herif çığıracak,” diyordu.
Böyle bir esintiydi Çorum ve gömüldü gitti. Hitit uygarlığının göbeğindeki bu muhteşem kent kendini kültürden uzak tutmak için elinden geleni yaptı. Hititlileri “Müslüman” olmadığı için asla benimsemedi. “Hitit döneminde Müslümanlık vardı da bunlar mı kabul etmedi,” soruma ise asla cevap bulamadım.
Mümtaz İdil

7 Ekim 2013 Pazartesi

Kültürün mü, sermayenin mi bakanlığını yaptınız Sn. İstemihan Talay?

Sanat dünyası için 2000 yılı, tartışmaların, polemiklerin ve hukuk savaşlarının yaşandığı bir yıl oldu.

Yılın ilk günlerini sakin geçiren sanat dünyasında nisan ayında ilginç bir olay yaşandı. Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen, işadamı Sakıp Sabancı'nın hayatını konu alan 'Patron' adlı oyunun galasından sonra verilen kokteylde, sanatçı Ali Sürmeli olay çıkardı. Sürmeli, galanın ardından kokteylin verildiği salona gelerek, Kültür Bakanı İstemihan Talay ve Sabancı'nın bulunduğu yerde, "Böyle kötü bir oyunda rol aldığım için utanç duyuyorum" diye bağırdı. Yapıtın Talay'ın isteğiyle sahnelediğini, sanatçıların isteksiz rol aldıklarını savunan Sürmeli, Talay'a dönerek, "Bakan, gülümseme, istifa et" dedikten sonra masalardan birinin üzerindeki bardak ve tabakları fırlatarak salondan ayrıldı. Sürmeli hakkında soruşturma başlatıldı.

Kültür Bakanı'nın adının geçtiği 'olay'lar bununla kalmadı. Mayıs ayının sonlarında, istisnalar dışında Devlet Tiyatroları (DT) sanatçılarının dışarıda çalışmalarına izin verilmeyeceğini açıklayan Bakan, yeni bir tartışma başlattı. Bu karara çeşitli tepkiler gelirken, sonunda tüm sanatçılara "görevlerini aksatmadan" dışarıda görev alabilecekleri bildirildi. Tartışmalar, geçtiğimiz günlerde DT Genel Müdürü Rahmi Dilligil'in 'mafya'nın konu edildiği dizilerde rol alan sanatçıların izinlerinin iptal edileceğini açıklamasıyla yeni bir boyut kazandı.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara'nın 8 Ağustos'ta İstemihan Talay tarafından görevden alınması da kültür-sanat basının önemli gündem maddesiydi. Kara'nın 'Lirik Tarih' gösterisinden haksız kazanç sağladığı gerekçesiyle görevden alınması, sanatçıya destek verenlerle Bakanlığı karşı karşıya getirdi.

Talay'ın İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'yla da arası açıldı. Bakan'ın, vakfın Ayazağa'da yapımına başladığı kongre ve kültür merkezi için verilen yaklaşık 32.5 milyon doları ne ölçüde ve hangi boyutlarda kullandığıyla ilgili inceleme başlatıldığını ve vakıfla yapılan protokolün iptal edileceğini açıklaması, tartışmayı tetikledi. Binanın hukuki durumu hâlâ kesinlik kazanmış değil.

6 Ekim 2013 Pazar

BAHÇELİ'NİN DAVA ARKADAŞI İSTEMİHAN TALAY!

VARAN 3

Sn. İstemihan TALAY hakkındaki gerçekleri sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Yalan söylemiyoruz, iftira atmıyoruz. Kamuoyundan saklanmaya çalışılan gerçekleri teker teker su yüzüne çıkartıyoruz.


CHP Mersin Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Sn. İstemihan TALAY bir zamanlar "Milli bir duruş sergilemek gerektiğini düşünüyorum" diyerek MHP'ye göz kırptı ve MHP'nin kurmay isimleri ile flörte başladı.


İstemihan Talay MHP'de

Siyasetteki yelpaze çok hareketli. DSP'li eski bakanlardan İstemihan Talay MHP'den aday. Nedenini şöyle anlattı:


Erdal İnönü'nün genel başkanlığı döneminde SHP'de Genel Sekreter Yardımcısı iken geçtiği DSP'nin kurduğu hükümetlerle yıllarca bakanlık yapan İstemihan Talay, MHP'yi seçti. 

Talay, Türkiye'nin içte ve dışta ciddi kuşatmalarla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Milli bir duruş sergilemek gerektiğini düşünüyorum" dedi. Talay şöyle devam etti: 

"Sayın Devlet Bahçeli ile zaten bir dostluğumuz var. Birlikte olduğumuz hükümet döneminden gelen karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir dostluğumuz oluştu. Kendisini güvenilir bir devlet adamı olarak tanıdım. Bugün Türkiye'nin siyasetinde, uzun dönem görev yapan ve ülke sorunlarına milli menfaatler doğrultusunda çözüm üreten geniş bir yelpaze var. Bu yelpazeyi bir araya toplamak gerekiyor."

Kaynak: http://www.internethaber.com/istemihan-talay-mhpde-84180h.htm

5 Ekim 2013 Cumartesi

Güvenin simgesi İstemihan Talay!

VARAN 2

Talay siyasi hayatı içerisinde hep bir bölen olmuş ve hep içinde bulunduğu parti başarısızlığa mahkum olmuş. 1990'lı yıllarda beraber siyaset yaptığı Erdal İnönü'yü bırakarak SHP'den CHP'ye geçen Talay bir adım sonrasında Baykal'ı da bırakarak DSP ye geçmiş ve Ecevit 'in yanında yer almıştır. 3 kasım 2002 de başlayan yeni bir dönemin bir anlamda hazırlayıcısı olarak bilinen meşhur DSP'nin 3'e bölünmesi projesinin de içinde yer aldığı iddia edilen Talay o dönem de de Hüsamettin Özkan, İsmail Cem gibi arkadaşları ile Ecevit'i en zor anında yalnız bırakarak YTP'yi kurmuşlardı.
SHP, CHP ve en son olarak DSP 'nin geldiği nokta ise içler acısı idi. Siyaset tarihinin Karaoğlan'ı Ecevit'in partisi DSP %1 lik oy oranlarına düşmüş idi.

FETHULLAHÇI İSTEMİHAN TALAY CHP'YE HOŞ GELDİN! FETHULLAH, YARDIMCIN OLSUN!

VARAN 1

Laf olsun diye konuşmuyoruz.
Hiç bir şahsiyeti dayanaksız itham etmiyoruz.
İşte sizlere Fethullah Gülen'in resmi web sitesinden İstemihan Talay açıklamaları..

Tarikatlar ve şeriatla ilgili değerlendirmeleri nedeniyle kendi partisi içinde de eleştirilere hedef olan DSP Lideri Bülent Ecevit, Fethullah Gülen'e destek verdi. Ecevit, Gülen'in okullarının Türk-Rusya ilişkilerinde yumuşamayı sağladığını savundu. DSP'li İstemihan Talay da, Gülen'in, Orta Asya cumhuriyetlerinde okul açmasının önündeki engelleri kaldırmak için aracılık yaptığını açıkladı.
Ecevit, son grup toplantısının basına kapalı bölümünde, NATO'nun genişlemesi konusunda milletvekillerini yanıtlarken, şunları söyledi.

''Türk tarafı bavul ticaretine izin vererek, Fethullah Gülen'in okul açma girişimleriyle, müteahhitlik hizmetleriyle ilişkileri yumuşatmaya çalışıyor. Ama Rusya davranışlarını değiştirmiyor.''

DSP'li Talay da bu okulların Türkiye'nin imajı açısından dışlarda olumlu sonuçlar verdiğini savunarak, ''Ukrayna'da da okul açmak istediler. Ben de Ukrayna Meclis Başkanıyla görüşebilmeleri için kendilerine randevu aldım. Bunlar kişisel çalışmalarım. Ancak bu okullara partimin bakışı da olumlu'' dedi. Talay, okullarla ilgili Türk iç politikasında ve kamuoyunda olumsuz ortam yaratanların, okulları görmediklerini, bu nedenle önyargılı davrandıklarını kaydetti. Talay, ''Bu okulları gezdim ve desteklenmeleri gerektiğini anladım. Burada din dersi ve eğitimi verilmiyor. Okullarda Atatürk köseleri bulunuyor. Ahlak dersi ise enternasyonal olarak veriliyor'' diye konuştu.


İstemihan TALAY Kimdir?

İstemihan Talay'ın ismini belki hatırlamayanlar olacaktır.

İsmihan Talay'ı bilmeyenlere biraz anlatalım.

***
Bülent Ecevit hükümetinin Kültür Bakanı...

DSP Mersin Milletvekili...

Tarsus ''Amerikan Kolej''i mezunu...

Daha sonra Hüsamettin Özkan'la birlikte Bülent Ecevit'e ''komplo'' kuran ekibin önde gelen isimlerinden...

İsmail Cem başkanlığında ''kurdurulan'' YTP'nin genel sekreteri...

Mustafa Sarıgül'ün en yakın dostu...

Mustafa Sarıgül ve İstemiyan Talay'ın çocukları birlikte ''iş'' yapıyorlar...

Yine kendisi gibi bütün partileri dolaşıp CHP'den milletvekili olan Aydın Apaydın'la ''dünür''...

***
2007 seçimleri öncesi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yle yakınlığını ifade eden ve MHP'den milletvekili olacagını söyleyen ama ''Liste sıralaması''nda anlaşamayınca MHP'den milletvekili olamayan kişi...

2011 Haziran Genel seçimlerinde adı AKP'den milletvekili olacaklar listesinde olan kişi...

***
İstemihan Talay, YTP genel sekreteri olarak yaptığı açıklama da ''YTP sol bir parti değildir'' açıklamasını yapmıştı...

YTP'yi ve kendisini ''liberal merkezde'' tanımlayan ve DSP'yi bitirme operasyonunu yürüten İstemihan Talay, bugün CHP'nin kapısını çalacak deniyor...

''Osmanlı kültürü baskıcı bir kültür değildir.. Hem inançları açısından hem kültürel olarak'' diyen kişi...

***

Siyaset yapmak herkesin hakkıdır...

Herkes istediği partiye üye olabilir...

Arı gibi her dala konabilir...

Hele ''şark'' zihniyetinin siyasete egemen olduğu Türkiye'de ''siyasetçinin dönmüşü'' makbuldur...

Ama bazı şeyler vardır ki unutulmaması ve unutturulması gereken şeyler vardır...

Bülent Ecevit'e ve DSP'ye yapılan ''komplo'' basit bir ''siyasi ayrışma'' değildir.

Irak'ın işgaline karşı tavır alan Bülent Ecevit'i ve DSP'yi bitirme ''operasyonu''ydu...

Bu ''operasyon'' ABD patentlidir..

Hedef, DSP'yi ve Bülent Ecevit'i bitirmek...

Amaç, Irak'ın işgaline gönüllü olacak bir ''iktidar''ın yolunu açmaktı...

AKP'nin bir ''proje'' olarak ortaya çıkmasıyla Bülent Ecevit'e yapılan ''komplo'' eş zamanlı ve aynı merkezdendir...

***

DSP'yi bitiren Hüsamettin Özkan ve İstemihan Talay'ın İsmail Cem başkanlığında kurdukları YTP'de seçimler de yüzde 1.5 alarak AKP'nin tek başına iktidar yolunu açtılar...

Herkes her şeyi unutabilir...

Ama Irak'ın işgali unutulamaz.

Herkes her şeyi unutabilir...

Ama Bülent Ecevit'e yapılan ''komplo'' asla unutulamaz...

Hüsamettin Özkan ve İstemihan Talay unutulmaz...

Unutmak, ihanettir...